Yüzme havuzları ve süs havuzları, emlak ve turizm sektörlerinin cazibesini arttırırken, yaşam alanlarının monotonluğunu ortadan kaldırıyor. Yapıları, meydanları, parkları, arka bahçemizi canlandırıyor ve hayatlarımıza renk katıyor. Ancak bu havuzların inşası için bilgi ve kültür birikimi şart. Ulusal Havuz Enstitüsü Derneği Kurucu Üyesi de olan YAPTES Yönetim Kurulu Başkanı Makina Y. Mühendisi Ali Akgün, YAPTES Genel Koordinatörü Makina Mühendisi Can Akgün ve YAPTES İş Geliştirme Yöneticisi Y. Mimar Parastou Ansari ile, peyzaj, makine, elektrik, kimya gibi mühendislik disiplinleri ve mimari ile sıkı sıkıya bağlantılı olan havuzları ve YAPTES içerisindeki şirket kültürünü konuştuk.
Sektör kültürü, saygılı yaklaşım, bilgiye dayalı paylaşım, gelişmeye açık meslek içi eğitimlerin, Türkiye havuz sektörünü dünya standartlarında çok önemli bir yere getireceğini ifade ediyorsunuz. Bu bağlamda, öncelikle YAPTES’in sahip olduğu sektör kültüründen biraz bahseder misiniz?
Ali Akgün (YAPTES Yönetim Kurulu Başkanı ve Ulusal Havuz Enstitüsü Derneği Kurucu Üyesi):
Sektörün oluşabilmesi için bilgi, beceri ne kadar önemliyse, meslek kültürü oluşturmak ve o meslek kültürünü yüceltmek de o kadar önemli bir anlayışı teşkil eder. Havuzun tarihi çok eski olsa da havuz sektörü Türkiye’de çok yeni… Belki de iki bin yıl öncesine dayanan havuz olgusu, günümüze öyle taşındı ki; yapı sanatında olmazsa olmazların çok önemli bir ögesini oluşturdu. Havuzlar, görsel güzellikleri kadar sağlığa katkısıyla da önemsendi.
Havuzlardan bahsederken suyu şekillendirmek, insanların, suyun yarattığı güzelliklerden faydalanmasını sağlamak ve sağlık açısından bir hizmeti sunmak kadar, kültürü ve suya bağlı sanatsal ve spor etkinliklerini de unutmamak gerekiyor.
Yapılan işin, bilgili ve bu işe ilgi duyan insanların elinde olması gerekir. Kültüre vurgu yapmamızın da nedeni budur. Bu bilginin kulaktan dolma değil bilakis, bilimsel konulara dayalı olarak genişletilmiş olması gerekir. Bunun için de yetişmiş personel şartı vardır. Baktığımızda, okullarımızda havuz mühendisliği diye bir mühendislik dalı yok. Ancak, havuzu yaparken bilgisini sunması gereken, mühendislik dalları vardır. İnşaat, peyzaj, makina, elektrik, çevre mühendisliği ile beraber mimari, kimya, tıp gibi alanlarda temel yapıyı kavrayabilecek birilerinin de asgari düzeyde bulunması gerekmektedir. Bu eğitimi okullarımıza direkt katmak çok mümkün değil. Okuldan mezun olmuş bir inşaat ya da kimya mühendisini, mimarı, sektöre aldıktan ancak birkaç sene sonra bir havuz mühendisi haline getirme olanağına sahip oluyoruz.
Karşılıklı iletişimin, konuşma şekillerinin, davranış biçimlerinin ne kadar önemli olduğunu sektörümüzde bulunan arkadaşlarımıza, dostlarımıza anlattık. Bu çok önemsediğimiz bir konu. Yazılı, görsel ve sözlü olarak, havuza dair bilimsel bilgiyi devredebileceğimiz jenerasyonun gelmesi de şart. Bugün onu da sağladık. 1983 doğumlu oğlum Can Akgün ile şirketimizde genç mühendis, mimar, tekniker ve teknisyenlerimiz şirketimizi dinamik ve güçlü kılıyor. Onlara müteşekkirim. Hele ki işini severek yapana daha da müteşekkirim. İşi severek yapmanın taşıdığı anlam, müşteriye duyulan saygı ile kendini gösterir. Bunu sağlayan şirketler, kültürünü aşağı yukarı oluşturmuş olur. Benden sonra gelecek olan jenerasyon, YAPTES’de var olan bu kültürü yaşatmaya aynı anlayışla devam edecektir.
Can Akgün (YAPTES Genel Koordinatörü): Firma ve aile kültüründen ileri gelen ilk öğreti, müşterilerimizin taleplerini dinlemek, irdelemek ve ekonomik kaygılardan uzak, saygı ve görgü kuralları çerçevesinde projeleri için en doğru yöntemi kendilerine aktarmaya çalışmak ilk amacımız olmuştur. Saygılı yaklaşıma bir diğer örnek, havuz sektöründe faaliyet gösteren, zaman zaman tatlı bir rekabet içerisinde olduğumuz ve işlerini layığı ile yaptığına inandığımız firmaların işlerini yüceltmek, bize ve sektöre her zaman artı değer kazandırmıştır.
Pahlen Havuz Ekipmanları Türkiye distribütörü olarak, Pahlen ürünlerini kendi anlayışınız ve deneyiminiz ile bütünleştirerek Türkiye’deki projelere değer katıyorsunuz. Pahlen ürünlerinin sektörde yarattığı farklarla ve markanın iç pazardaki bilinirliği, güvenilirliği ile ilgili neler söylersiniz?
Ali Akgün: Pahlen ürünlerinin distribütörlüğünü 1986 yılında yapmaya başladık. 1980 sonrası Türkiye’de kıpırdanmaya başlayan ekonomik yapı, Turgut Özal’ın gelmesiyle beraber şekillenmeye başladı. Sektörlerin kendine güveninin artmaya başladığı yıllardı. Ticari hayata geçişte neyin iyi, neyin kaliteli olduğunu anlamak için dünyaya açılmak gerektiğini de o zaman fark ettik. Ancak görürseniz, dokunursanız, okursanız ya da kullanırsanız anlayabileceğiniz bir mukayese kriterini oluşturduk. Böyle bir mukayeseye girdiğimiz zaman Pahlen’in önemini anladık.
1992 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan bir heyet geldi. Ataköy’de bulunan olimpik yarışma havuzunun inşası için en iyi malzemeyi ararken İsveç’e kadar gitmişler. İsveç’te Pahlen markasına yönlendirilmişler. Pahlen’deki yetkililer de bizim adımızı vermiş heyete. Özellikle Ataköy’deki olimpik havuzları yaptıktan 8 sene sonra Avrupa Gençler Yüzme Şampiyonası’nın Türkiye’ye alınmasıyla birlikte bunun ne derece önemli olduğunu daha iyi anladık. Çünkü 8 yıl önce yapmış olduğumuz havuzumuz böyle bir konsepte ev sahipliği yaptı ve hepsinden teşekkür aldı.
Kalite, kendisinden ödün verilmeyen bir anlayış olduğunda, her zaman yücelen ve anlayışın sahibini yücelten bir olgu olarak karşımıza çıkmıştır.
Can Akgün: Pahlen, en büyük farkı, öncelikle çıtayı yükselten, kaliteden ödün vermeyen üretim anlayışıyla yaratıyor. Bu bağlamda da yüksek kaliteli ürünleri ile, Dünya’da ve Türkiye’de örnek alınan bir marka olmayı başarmışlardır. Yüksek kalite sınıf bronz havuz pompaları, karşı akıntı sistemleri, AISI 316 paslanmaz çelik havuz içi ekipmanların yanına, geçtiğimiz senelerde yüksek kalite ve orta sınıf arasına oturan yeni jenerasyon ürünler ile üretimlerini çeşitlendirmişlerdir. Buna örnek vermek gerekirse, ülkemizde İskandinav tarzı sade tasarımı ile Pahlen Aqua Compact Elektrikli Isıtıcılar bir hayli ilgi çekmekte ve talep edilmektedir. Pahlen elektrikli ısıtıcılar, alışık olduğumuz üzere kapalı yüzme havuz projeleri için düşünülmektedir; hali hazırda kullanımda olan veya yeni yapılan açık yüzme havuzlarında da havuz kullanımı döneminin uzatılması ve havuz konforunun arttırılması amacı ile tercih edilmektedir.
Sektördeki etkinliği artıracak teknolojileri benimseyerek, araştırma ve geliştirme konularına yönelmek ve sektörde dünyanın öncü kuruluşlar seviyesine yükselmek vizyonuyla ilerliyorsunuz. Vizyonunuz gereği sektördeki ihtiyaçların doğru analiz edilebilmesi ve bu ihtiyaçlara doğru çözümler sunulabilmesi adına gerçekleştirdiğiniz eğitim çalışmaları var mı?
Ali Akgün: Havuz ile ilgili eğitim ele alındığında, iki unsurun üzerine gitme zorunluluğumuz var: Birincisi, suyun fiziksel olarak şekillendirilmesi, ikincisi hijyen şartlarının sağlanması… Havuzu, su içtiğiniz bir bardağa benzetebilirsiniz. Su içtiğiniz bardağın ne kadar temiz, ne kadar hijyenik olmasını beklerseniz, havuzunuzun da aynı şartlara haiz olması gerekir. Çünkü, havuzdaki suyu vücudunuzun her zerresiyle içiyor olacaksınız.
Suyun aynı zamanda denetleyici özelliği var. Havuzu bitirirsiniz, suyunu doldurursunuz. Bakarsınız ki bir süre sonra su yemyeşil olmuş. Su, size hata yaptığınızı söyler. Bu hata işin mimarisinde başlar, statiğinde, fiziğinde, kimyasında, her aşamasında devam eder. Bu hataların yapılmaması için eğitim çok önemliydi ve şirket olarak bu tür eğitim çalışmaları yapıyoruz.
Eğitimi sadece kendi bünyemizde tutmak da bizim için yeterli değil. İTÜ Mimarlık ve Makine Mühendisliği Fakültelerinde 20 yıldır dersler veriliyor. Ulusal Havuz Derneği’ni kurduktan sonra hem havuz yapımcılarına hem havuz kullanıcılarına yönelik eğitimler verildi. Türkiye’nin çeşitli tatil beldelerine davetli olarak gidip konferanslar verdik. İstanbul’da halk eğitim konsepti içerisinde yine eğitimlerimizi vermeye çalıştık. Özellikle havuz operatörlerini yetiştirmek için kurslar verip sertifikasyon hizmetinde bulunduk, halen de devam ediyor.
Hizmet verdiğimiz, bilgimizi, mühendisliğimizi ortaya koyduğumuz yerde, hayalleri olan mal sahipleri ve mimarlar var. Yapmak istediğimiz şey; onların hayallerini gerçeğe dönüştürmek. Bunu yaparken standartlara uygun, yıllarca oradaymış hissini verecek ve her iki tarafı da memnun edecek havuzlar inşa etmeyi hedefliyoruz. Yaptığımız işin sonunda hayalleri gerçeğe dönüştürmeyi başarmışsak, aldığımız teşekkür, heyecanımızın ana kaynağını oluşturuyor.
YAPTES olarak çok amaçlı yapılar, oteller, site yerleşkeleri, villa ve yalılar, eğitim kampüsleri ve spor tesisleri gibi projelere önemli katkılar sağlıyorsunuz. Bu çözümleri sunarken mimarlarla ve mühendislerle nasıl bir etkileşim sağlıyorsunuz?
Can Akgün: İş ortaklarımızla öncelikle arkadaş olmaya önem veriyoruz. Çünkü arkadaş olamadığımız insanlarla iş yürütmek çok zor. Ayrı firmalarda olsak bile, tek bir projede aynı amaç uğruna çalışıyoruz. Amaç, projeyi sonlandırmak. Bu bağlamda ilişki, saygı çerçevesinde başlar, ondan sonra arkadaşlığa dönerse takım olmayı başarırsınız ve işten daha çok verim ve zevk alırsınız…Büyük proje iştiraklerimizde gece gündüz birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız ile hayatlarımız boyunca unutamayacağımız anlara şahit olduk. Bu güzel anlar, güzel arkadaşlıkların da başlangıcı olmaktadır.
Ali Akgün: Firma olarak şanslıyız. Firmamızın kurucularından biri olarak ben, makine mühendisiyim, diğer kurucumuz ise mimar. Bir mimar ve bir mühendisin bu sektörde 40 yıllık bir süreci yönetiyor olmasından daha güzel birşey olamaz. Devamında gelen çevre mühendisi, makine mühendisi, kimya mühendisi ya da peyzaj mimarı arkadaşlarla bu süreç tam istediğimiz gibi ilerlemeye devam ediyor.
Günümüz, modern şehirlerinde yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacına hizmet eden kent parkları, estetik yönü ile yakın çevrelerinin değerini yükseltirken halkın toplanıp sosyalleşebileceği alanlar da yaratıyor. Bu alanlarda suyun ve su yapılarının (göletler, süs havuzları gibi…) önemi ile ilgili neler söylersiniz?
Ansari (YAPTES İş Geliştirme Yöneticisi): Peyzaj ve mimarlık tasarımlarında, su önemli geçmişe ve röle sahiptir. Suya sadece fiziksel varlık olarak bakmayalım. Suyun, estetik özelliklerinin yanı sıra, psikolojik, sosyolojik, ekolojik, ekonomik, turistik etkileri de mevcut. Kapalı ve açık mekanlarda, mimarların proje konseptine ulaşmaları amacıyla, süs, bitkisel ve yansıma havuzları, çeşmeler, göletler, şelaleler ve diğer yaratıcı su öğeleri, güçlü tasarım elemanları olarak değerlendiriliyor. Herşeyden önce hergün hızını arttıran bir betonlaşmanın hakim olduğu günümüzde su monotonluğu, griliği, yapısallaşmayı kırıyor. Binalara, şehre huzur veriyor, can veriyor. Suyun dokusu, sesi, rengi, yansıttığı görüntüler, içinde yaşattığı bitkiler ve canlılar ruh halimize etki ediyor. Bizi bazen bir harekete, bir coşkuya çağırıyor bazen de düşünmek istediğimiz, huzur bulduğumuz bir ana götürüyor. Ayrıca biliyoruz ki suyun olduğu her yerde yaşam daha canlıdır. Örneğin meydanlarda yapılmış kamusal alanlarda su varsa, insanlar mutlaka o suyun kenarından geçmeye çalışıyor. Demek ki su insanları cezbediyor ve özellikle çocukların arasındaki etkileşime neden oluyor. Şehir meydanları, oteller gibi ortak yaşam alanlarında, akşam saatlerinde suyun müzik, ışık ve ateş eşliğinde dansı birçok turistin o mekânı ziyaret etmesine neden oluyor. Sonuç olarak bir projede su elemanlarının tasarımı ve yapımı doğruysa, projeyi güçlendirir ve başarılı olmasına yardımcı olur.
Yüzme havuzları, bina uygulamaları arasında yüksek enerji tüketen yapılardan biri. Dolayısıyla konfor şartları sağlanırken enerji verimliliğinin de sağlanması havuzlarda önemli bir husus. Bu bağlamda, özellikle işletme yoğunluğu yüksek olan spor merkezleri ve sportif amaçlı kullanılan yüzme havuzlarında enerji yönetimi ile ilgili neler söylersiniz?
Can Akgün: Projenin en başında, dizayn aşamasında mimariyle beraber, seçilecek ekipmanın optimizasyonunun da yapılması şart. Hem mimari, hem mühendislik açısından kullanılacak optimum enerji sarfeden ekipmanla, göz zevkine hitap eden tasarımları hayata geçirmek oldukça önemli.
Ali Akgün: Can Bey’in de söylediği gibi optimizasyon çok önemli. Optimizasyonun aslı, enerjiyi gerektiği kadar harcamaktır. Enerji ihtiyacını hesaplamak ve ondan maksimum verim almaktır. Bununla ilgili yanlış uygulamalara çok fazla şahit olduk. Enerjiden geri kazanım ve bir uygulamadan en iyi faydayı elde etmek ekonomizasyon da oldukça önemli. Enerjiden geri kazanımın çok çeşitli yolları var. Ülkemiz, güneş enerjisi noktasında büyük bir potansiyele sahip. Ama malesef bu potansiyelden istenen ölçüde faydalanılamamıştır bugüne kadar. Güneş enerjisinden elektrik üretebiliriz. Güneşin ısısından yararlanabiliriz. Isıtmalı havuzlarda 5-10 C derecelerdeki suyu 28-30 derecelere çıkarmak için bir enerji sarf ediliyor. Bu sarfiyatların önüne geçmek için, dizayn ve projelendirme aşamalarını önemsiyoruz; enerjinin geri kazanımı ve korunumu için bu konulardaki teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyor ve uygulamalarımıza taşıyoruz.
Pandemi sürecinde yaşanan gelişmeler havuz sektörünü nasıl etkiledi? Sektörün güncel durumu ve geleceği ile ilgili ön görüleriniz nelerdir? YAPTES olarak ilerleyen süreçlerdeki hedeflerinizden bahseder misiniz?
Ali Akgün: Sektörümüz yangında ilk kurtarılacak bir sektör değil. Böyle bir kriz zamanında ilk sekteye uğrayacak olan projeler, bizim projelerimizdir. Pandemiyle gelen süreç, bazı hijyenizasyon verilerimizin ne denli önemli olduğunu ortaya çıkardı. Biz yıllardır havuzlarımızda UV cihazlarını kullanıyorduk. Bence dünyada keşfedilmiş en mucizevi kimyasal olan kloru da havuzlarımızın dezenfeksiyonunda kullanıyoruz. Yine keşfedilmiş en etkin oksidasyon olan ozonu da havuzlarımızda kullanıyoruz. Havuzda ihtiyaç duyulan hijyen koşullarını sağlayan bu maddelerin doğru kullanımı söz konusuysa, hiçbir şekilde sterilizasyon sorunundan bahsedilemez. Buna ek olarak, pandemi sürecinde halka açık havuzlardan kaçış olduğunu söylemek de mümkün. Bireysel havuzlara yönelim arttı. Bizim bu taleplere de yanıt verebiliyor olmamız gerekiyor.
Can Akgün: Pandemi nedeniyle, herkes gibi bizler de zorluklar ile karşılaştık. Bugün bu durumu kabullenip, bu yaşam koşullarını yeni normalimiz olarak algılamak ve tedbirleri elden bırakmamak gerekiyor.
İlerleyen zamanlarda ülkemizde yüzme kültürünü yaygınlaştırıcı faaliyetlerde bulunmak istiyor ve herkesin havuza daha kolay ulaşabilmesi yönünde teşvik edici adımlara katkı sağlayacağımıza inanıyorum.
Havuz yapım hizmeti konularındaki hedefimiz, bu hizmeti Türkiye’nin her yerine ulaştırmak, amacımız, enstrümanları optimize ederek, ama kaliteden de ödün vermeden havuzu daha ulaşılabilir kılmak olacaktır. Havuza ilgi duyan ve havuza yatırım yapmayı hedefleyen kişilerin, bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmelerini öneririm, bu platformlarda yeni ürün tanıtımlarımızın yanı sıra, ürün duyurularımıza da yer verilmektedir.
Türkiye havuz sektörünün ulusal ve uluslararası pazarda etkinliğini artırması adına, UHE (Ulusal Havuz Enstitüsü) Derneği kurucu üyesi olarak nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
Amerika’da kaza sebepli ölüm vakalarının yüzde 25’i havuzlarda boğulmadır. Devlet bunun önüne geçebilmek için bazı standartlar getirdi. Adına da Minimum Standartlar denildi. Almanların standart çalışmaları bugün dünyanın bir numaralı standartlarıdır. Bu standartlar olmazsa olmazı getiren standartlardır. Biz yeni bir sektör olmamız nedeniyle standartları de en üst seviyeden alıp ülkemize getirdik. TSE tarafından belirlenen standartlar da sektörde hakim. Bugün AB Havuz Birliği üyesiyiz. Türkiye olarak standartların peşindeyiz. Dernek olarak havuz işletme standartlarıyla ilgili kitaplar yayınladık. Derneğimizin varlığı çok önemlidir. Standartlarda çatıyı yükseltmek ve derneğimizi yüceltmek sektör paydaşları olarak hepimizin elindedir.
Bir cevap yazın