Herhangi bir kimyasal kullanılmadan ve suyun yapısını bozmadan, doğada mevcut olan mikroorganizmalar yardımıyla ekolojik bir denge oluşturan biyolojik göletler, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin artan etkilerini hissettiğimiz bugünlerde önemini daha da artıyor. Çevre ve sürdürülebilirlik konusunda üstlendiği misyonla, tasarımıyla da fark yaratan pek çok önemli biyolojik gölet ve havuz projesini hayata geçiren BioArt’ın Kurucu Ortağı Erdal Yeşil ile su kaynaklarının dengelenmesi ve su rezervi oluşturulmasında, kent ısısını düzenlemede, havayı temizlemede, çevresel aşırılıkları iyileştirmede ve iklimi düzenlemede biyolojik gölet ve havuzların önemini konuştuk.
Havuz&Sauna dergisi olarak sizlerle gerçekleştirdiğimiz ilk röportajımız… Dolayısıyla BioArt’ı tanıyarak başlamak isteriz. Çevre ve sürdürülebilirlik, inovasyon, tasarım ve kalite söz konusu olduğunda Bioart’ın bu konuda üstlenmiş olduğu misyon ve vizyonu nedir?
Biyolojik gölet-havuz sistemlerinin yetkin ve deneyimli uzmanları tarafından kurulan BioArt, kısa sürede hayata geçirdiği dev projelerle sektörünün öncü kuruluşlarından biri haline gelmiştir. BioArt’ın öncülüğünü yaptığı çözümler sayesinde kimyasal madde kullanılmadan, tamamen doğal yöntemlerle kendi kendini temizleyen biyolojik gölet ve havuz sistemleri oluşturmak mümkündür.
Bünyesinde peyzaj mimarları ve çevre mühendisleri barındıran BioArt, tamamen biyolojik alternatifler üretmek üzere AR-GE çalışmalarına devam etmekte ve bunu yaparken sürdürülebilir çevre bilincini ön planda tutmaktadır.
Hayata geçirdiği projeleri salt peyzaj unsuru olarak değerlendirmeyen BioArt, insanlara nefes alabilecekleri, günün yorgunluğunu atarak huzurlu anlar geçirebilecekleri doğal yaşam alanları sağlamaktadır. Tüm faaliyetleri ile sürdürülebilir çevre bilincinin oluşturulmasına katkı sağlayan BioArt, gelecek kuşaklara doğal ve yaşanabilir alanlar oluşturma hedefi ile çalışmalarını sürdürmektedir.
“Klasik sistemlerde kullanılan demir oksit gibi fosfor tutucu malzemeler ve kimyasalların kullanılmadığı biyolojik göletler, hem doğaya zarar vermez hem de işletme maliyeti oldukça düşük…”
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin artan etkilerini hissettiğimiz günlerdeyiz. Dolayısıyla çevre dostu yaklaşımlar artık bir sorumluluk olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Buradan hareketle su kaynaklarının dengelenmesi ve su rezervi oluşturulmasında, kent ısısını düzenlemede, havayı temizlemede, çevresel aşırılıkları iyileştirmede, iklimi düzenlemede biyolojik gölet ve havuzların önemi nedir?
Biyolojik göletler, herhangi bir kimyasal kullanılmadan ve suyun yapısını bozmadan, doğada mevcut olan mikroorganizmalar yardımıyla ekolojik bir denge oluşturulan göletlerdir. Gölet içi ve çevre düzenlenmesinde doğal malzemeler ve bitkiler kullanılabilir.
Klasik sistemlerde kullanılan demir oksit gibi fosfor tutucu malzemeler ve kimyasallar kullanılmadığından hem doğaya zarar vermez hem de işletme maliyeti oldukça düşüktür.
Mevcut su, dört mevsim kullanılır, değiştirilmez, yalnızca buharlaşma sebebiyle eksilen su tamamlanır. Bu gibi özellikleri çevresel etki açısından bakıldığında klasik sistemlere göre biyolojik gölet ve havuzların önemini açıkça göstermektedir.
Hiçbir kimyasala gerek kalmadan kendi kendini temizleyen su unsurları olarak tanımlanan biyolojik göletler, suyun peyzaj ile birlikte düşünüldüğü alanlar. Bu su yapıları oluşturulurken bitkiler nasıl kullanılıyor? Bitki seçiminde hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Öncelikle bulunduğu coğrafyaya uyumlu su bitkilerinin seçimine önem veriliyor. Biyolojik göletlerde, genel bitkisel tasarımın dokusuyla uyum, proje geneli kapsamında oluşturulmak istenen mekânsal özelliğe göre doluluk-boşluk, renk, hiyerarşi gibi tasarım ölçütleri dikkate alınarak bitkilerin yerleşimi yapılmaktadır.
“Yer şekilleri, kazı dolgu dengesini sağlamanın yanı sıra göletin tasarımını da etkileyen bir faktördür.”
Bölgedeki toprak yapısı, yer şekilleri, yıllık yağış ve sıcaklık şartları gibi fiziksel etkenlerin biyolojik gölet üzerindeki etkileri neler?
Bölgedeki toprak yapısı, taban suyu, toprakta biriken gazlar, gölet tabanında yapılacak su drenajı, gaz drenajı gibi altyapı imalatlarını ve şeklini doğrudan etkilemektedir. Bu sebeple öncelikle gerekiyorsa bu konuda bir iyileştirme yapılması ya da ona göre malzeme seçimleri yapılması önemlidir. Yer şekilleri bize kazı dolgu dengesini sağlamanın yanı sıra göletin tasarımını da etkileyen bir faktördür. Yer şekline göre kademelendirme yapmamız gerekebilir. Yağışlar ve sıcaklık verileri gölet hacminin dengede tutulması için gerekecek taşma ve takviye su miktarının hesabında önemli bir etmendir.
Önemli projelere imza atmış bir markasınız. Uygun bulduğunuz örnek bir projenin biyolojik göletini değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz? Örnek göletin projelendirilmesi ve oluşturulması süreci nasıldı? (Hangi zorluklarla karşılaştınız ve bu zorluklara nasıl çözümler buldunuz gibi… )
Aslında bütün projelerde benzer bir süreç söz konusudur. Biyolojik gölet projesi istenilen tasarım ve detaylara göre çeşitlilik gösterebilir. Bu sebeple işveren ve tasarımcı ile anlaşmaya varılan tasarım ve detaylar sonrası proje çizim aşamasına geçilir. Bu süreçte makine dairesi, vakum odaları gibi mekanik yapıların nerede olacağı, biofiltre alanının konumu ve şekli gibi konular ilgili disiplinlerle birlikte çalışılarak netleştirilir. Projelendirme süreci genel olarak mekanik plan, su ve gaz drenajı planları, elektrik planı, bitkilendirme planı ve bu planlara ait detaylar ve kesitlerin hazırlanması aşamalarının bütünüdür. Ve sonrasında tüm kalemlere ait metrajlarının çıkarılması ve fiyatlandırılması süreci ile proje çizim aşaması tamamlanır.
Uygulama aşamasında öncelikle sürece dair bir planlama ve iş programı düzenlenir ve bu planlamaya uygun olarak gerekli ekip ve ekipmanlar sahada hazır hale getirilerek yapım işine başlanır. İlk olarak gölet alanında hafriyat çalışmaları yapılarak gölet alanı hazırlanır. Proje kapsamında varsa, bir yandan çevre duvarı imalatları yapılırken diğer yandan taban drenajı imalatlarına başlanır. Taban drenajı imalatı ve duvar imalatı sonrası yalıtım katmanları tamamlanır. Bu sırada diğer yandan mekanik yapılar arası, gölet çevresindeki çevre borulama imalatları ve diğer detay yalıtım imalatları ile birlikte dışarıdan gölet içine gelebilecek yüzeydeki su akışını önlemek için çevre drenajı imalatı yapılır. Diğer yandan bitkisel imalatlar da tamamlanır. Makine dairesi, vakum odası gibi mekanik öğelerin mekanik ve elektrik işlerinin de tamamlanmasıyla yalıtım ve su dolum testleri yapılarak sistem çalıştırılır. Sonrasında sistemin çalıştırılması, bakım ve onarımı konularında işletmeye eğitimler verilir.
“Projelerde disiplinler arası koordinasyonun iyi sağlanması çok önemli, dolayısıyla her aşamada gerekli iletişimleri sağlıyoruz”
Hem proje aşamasında hem de uygulama aşamasında karşılaşılan temel problem disiplinlerarası (inşaat, peyzaj, mekanik, elektrik, harita ekipleri vs) koordinasyonun iyi sağlanamamasıdır. Bu sorunun çözümü için, mümkün olduğunca, ilgili kişilerle sık iletişime geçerek ve mümkün olan her aşamada ilgilileri bilgilendirerek iş ilerleyişimizi sağlamaya çalışmaktayız.
Uygulama yapılacak alanın hazırlanması aşamasında gerekli ekip ve ekipman eksiklikleri, saha kazısının, betonarme veya diğer ilgili imalatların yavaş ilerlemesi, ilgili imalatlarımızı yapabilmek için önümüzün açılmaması gibi çeşitli aksaklıklar olabilmektedir. Saha hazırlıkları yapılırken kazı çalışmalarında ve betonarme kotlarında biyolojik gölet yapım tekniğine uymayacak hatalar olabilmektedir. Yanlış derinlikte kazılar, hatalı kotta dökülen betonarme imalatları veya bırakılması gereken rezervuarların bırakılmaması gibi çeşitli sıkıntılar ile karşılaşabilmekteyiz.
Sahada biyolojik gölet imalatını ilgilendiren biyolojik gölet ile bağlantılı diğer imalatlarda yapılan proje değişiklikleri, uygulama sırasında yaşanan diğer bir problemlerden biridir. Örneğin altyapı imalatlarında rögar yerlerinin ve kotlarının değişmesi biyolojik gölet drenajın imalatlarında değişikliklere sebep olmaktadır. Altyapı imalatlarından biri olan biyolojik gölet için gerekli elektrik hatlarının çekilmemesi veya çekilmesi sırasında yaşanan aksaklılar ya da hesaplamalarda oluşabilecek hatalar, sahada elektriğe ihtiyaç duyulduğu imalatlarda gecikmelere neden olmaktadır. Özellikle biyolojik göleti devreye alma konusunda ise yaşanan sorunlar diğer ciddi problemlerden biri olmaktadır.
Bu gibi hatalar gerekli merciler ile görüşülerek ve deneyimlerimizi aktararak ilgili teknik ve ekipman desteği isteyerek veya çoğu zaman kendi yöntemlerimiz ve kendi personellerimiz ile çözümler üretmekteyiz.
Bir biyolojik gölet ile biyolojik havuzlar arasında teknik açıdan farklar var mı? Varsa bu farklar nelerdir?
Öncelikle kullanım açısından farkından bahsedecek olursak göletler içerisinde insan aktivitesinin olmadığı, insan aktivitesi kapsamında su araçlarının üzerinde gezebildiği yapılarken yüzme havuzları insanların doğrudan su ile etkileşimde oldukları yapılar olduğu için su değerlerinin kullanım amacına uygun seviyede tutulması önemlidir.
Daha detaylı bahsedecek olursak, filtrasyon süreleri ve miktarları, biofiltre alanlarının tasarımı ve büyüklükleri ile kullanılan malzemelerin teknik özellikleri değişebilmektedir.
“Doğada var olan döngünün bir kısmının kopyalanması ve yine doğal malzemelerle sağlanan arıtma sisteminin bütünü, bu işin teknolojisini oluşturuyor”
Web sitenizde yer alan bilgiye göre biyolojik yüzme havuzlarının toplam alanın % 10’u ile % 50’si arasındaki alanın bitkilere ayrılarak inşa edilebileceği gibi hiçbir bitki kullanılmadan da oluşturulabiliyor. Peki, bitki kullanılmadığında bir havuz nasıl “biyolojik” olarak tanımlanır? Bunun için kullanılan teknolojiler var mı? Varsa bu teknolojilerden bahseder misiniz?
Bir göleti biyolojik yapan yalnızca bitki varlığı değildir. Su içinde arıtmayı sağlamak için mikroorganizma ve bakterileri miktarını dengelemenin yanı sıra kullanılan doğal arıtma malzemeleri, dışarıdan herhangi bir kimyasal girişine gerek bırakmadığı için sistemin doğallığını sağlayan etmenlerdir. Bu etmenlerin sağlandığı göletlerde balık ve kurbağa gibi canlılar yaşamını sürdürebilmektedir. Bu da sistemi biyolojik yapan özelliklerdir.
Bunun için ayrıca ilave bir teknoloji kullanılmamaktadır. Doğada mevcutta var olan bu döngünün bir kısmının kopyalanması ve yine doğal malzemelerle sağlanan arıtma sisteminin bütününe, bu işin teknolojisi olarak bakabiliriz.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
BioArt firması olarak kurduğumuz ekip arka planda ara vermeksizin sistemi güçlendirmek için sürekli çalışmaktadır. Bu güncelleme; daha sürdürülebilir, daha ekonomik, çevreye daha da duyarlı projeler üretebilmek adınadır. Bu sebeple AR-GE çalışmalarına devam etmekte ve bunu yaparken sürdürülebilir çevre bilincini ön planda tutmaktadır.
Bir cevap yazın