Yüzme havuzu ve SPA uygulamalarında Ege Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına hizmet veren Akuzman Havuz, sektörde çeyrek asrı aşan deneyiminden aldığı güçle sektöre özgün havuzlar kazandırmaya devam ediyor. Müşterilerinin hayallerini iyi bir şekilde algılayarak onları gerçeğe dönüştürme vizyonuyla hareket eden Akuzman Havuz Kurucusu Fuat Akuzman, “Havuzda mimari tasarımı çok önemsiyoruz ve tesisattaki tüm sistemi mimari tasarıma uygun şekilde değiştirebiliyoruz” diyor.
Havuz, yüzme havuzu ve SPA uygulamaları alanında; proje tasarımı ve uygulaması, bakım sonrası hizmeti ve satış organizasyonu ile sektöründe 25 yıldır faaliyet gösteren öncü bir firmasınız. Açık havuzlarda, olimpik havuzlarda, eğlence havuzlarında ve termal havuzlarda faaliyet gösteriyorsunuz. Bütün bu alanlarda farklılaşan havuz olgusundan bahseder misiniz?
Bu sektöre 30 sene önce girdim. Dolayısıyla o günden bugüne çok büyük farklılıklar oluştu. Sektör özellikle teknolojik anlamda çok gelişmese de bizim müşteri portföyümüzün ve müşterimiz olabilecek insanların beklentileri çok değişti. Havuzlarda sağlıklı bir sistemin nasıl kurulacağı, havuzların periyodik bakımların nasıl olması gerektiği, bu işlemlerin mutlaka bilinçli ve eğitimli kişiler tarafından yapılması gerekliliği ortaya çıktı. Biz de hem firma hem dernek olarak müşterileri bilinçlendirme noktasında bazı faaliyetler gösterdik. Derneğin Ege Bölgesi başkanıyken kendi bölgemde tüm gazetelere ilanlar verdik. Havuzlara nasıl bakılması gerektiği, kimlerin bakması gerektiği gibi konuları anlattık. Bu çalışmaların, bilinçlendirme açısından sektöre bir ivme kazandıracağını düşündük. Teknolojik altyapılarla bu durum artık bizim de kontrolümüzün dışına çıktı. Şu anki teknolojik altyapılarla artık insanlar sorgulamalarını yapıyorlar. Orada en idealler, en kötüler önünüze çıkıyor. Bu bizim için büyük bir avantaj oldu. Biz de kendi şirketimizi bu yönde geliştirdik. Altyapımızı ona göre yaptık. Daha disiplinli, daha kurumsal olma yönünde bazı çalışmalar yaptık. İşimizde kurumsal olmak maalesef çok kolay değil. Kurumsallık bir tek şirket sahibine kalsa, özel şeyler yapılabilir ama vitrine birçok insanı koyduğunuz zaman o insanların tüm davranış şekilleri, bilgi birikimleri, bakış açıları çok fazla farklılık gösteriyor. Ama kendimizi kurumsalmış gibi disipline ettik. İnsanlara farklılaşan havuz olgusunu aktarmaya çalıştık ve biz de kendi ekibimizle onları en iyi şekilde uygulamaya çalışıyoruz.
Beklentilerdeki değişikliklerden bahsettiniz. Bu değişiklikleri nasıl okuyorsunuz?
Bunu aslında birkaç başlık altında toplayabiliriz. Birincisi estetik açıdan farklı beklentiler oluştu. İkincisi ve benim için de en önemlisi sağlık. Türkiye’de pandeminin yayılmasına kadar sağlık, fazla ön planda değildi. Ancak pandemiyle birlikte herkes, sağlık için havuz işlemlerinin ne kadar önemli olduğunun farkına vardı. Biz de bu beklentileri karşılamak adına kendimizi güçlendirdik. Ekiplerimizin tamamını özel eğitimlerden geçirdik.
Pandemi sürecinde çok iyi dezenfeksiyon yapıldığı için, en sağlıklı yerlerin havuz olduğu ortaya çıktı. Sağlık beklentisi, görsel beklentiler, mimari tasarım açısından farklılıklar, sektöre güzel şeyler kazandırdı. İnşaat sektörü lokomotif bir sektör. Havuz sektörü de onların arkasından giden bir sektör. Yapı sektöründe mimari tasarım anlayışının değişmesi, bizim de havuzlarda farklı tasarımlara gitmemize yol açtı.
Sektörde çok fazla havuz firması var. Bazı firmalar güçlerini göstererek tasarım anlamında büyük firmaları yönlendirebiliyorlar. Tasarım çalışmaları olmasına rağmen mimarların havuz firmasına başvuruyor olması, bence sektörün bir başarısıdır. Ancak bu başarı belli çaptaki firmalarla olabiliyor. En büyük dezavantajımız, sektörde çok fazla firma olması. Bu dezavantajı ortadan kaldırabilmek için fark yaratmamız lazım. Bu farkı yaratmak için bir fırsat çıktığında, Türkiye’nin en büyük sorunu olan ekonomi devreye giriyor. Maliyet kaygısı, insanları ucuza ve kalitesiz ürünlere yönlendiriyor.
Farklı büyüklüklerde ve oldukça çeşitli şekillerde inşa edilebilen süs havuzları, tasarımıyla bulunduğu bölgenin estetik değerini artırabilmekte ve inşa edildiği alanları kentin simgesi haline getirebilmekte. Kentler için bu değeri taşıyan süs havuzlarının projelendirilmesinde dikkat edilmesi gereken kriterler nelerdir?
Bu konuyla ilgili İzmir Belediyesi ile birçok görüşmemiz oldu. Havuzlarda en önemli şey sürdürülebilirlik… Belediyelerin bu havuzların sürdürülebilirliğini sağlayabilecek ekibe sahip olması gerekiyor. Yoksa havuzu tasarlamak, o havuzu bir şekilde çalıştırmak en basiti. Havuzlarla ilgili birimde çalışan insanların bilinçli olarak eğitilmesi lazım. O havuzların kimyasal şartlarının doğru yapılması lazım. Güvenlik çok önemli. Çünkü bahsi geçen, açık alanda kurulan havuz sistemleri… Yaz mevsiminde küçük çocukların girebildiğine şahit olduğumuz süs havuzlarının altyapısı, insan girmeyeceği öngörülerek hazırlanıyor. Dolayısıyla, elektrik çarpılması bu havuzlarda büyük bir risk. Bu projeleri ülkeye uygun öngörülerle yapmak lazım. Bunların başarılı bir şekilde yapıldığını varsayalım; esas önemli olan, projenin sürdürülebilir olması. Havuzun temiz kalmasıdır.
Özellikle yeni projelerde yansıma havuzları, hareketli, müzikli animasyonlarla bulunduğu bölgenin marka değerini artıran etkenler. Özellikle yurt dışı bağlantılı AVM’lerde çok fazla kullanılıyor bu sistem. Bunda bile sürdürülebilirlik çok önemli. Bu alanda AVM’ler ve siteler, kamusal alana göre biraz daha şanslı. Çünkü bu mekanlarda, hareketli havuzlara uygun bir altyapı, çalışan sayısı var. Ama belediyeler bu konuda çok başarılı değil. Süs havuzu bir kültürdür ve bu kültür, çok eskiden geliyor. Bu kültürü devam ettirebilmek için de o kültürün mantığının anlaşılması lazım. Maalesef bizim yerel yönetimlerimizde bunu anlayabilecek, anlatabilecek insan çok az.
Dışarıdan baktığımızda havuzlar sadece içi su dolu bir alan olarak görülse de, içine girdiğimizde sağlığımızı ilgilendiren; hem yapım aşamasında hem de yapım sonrası bakım aşamasında ciddi bilgi ve birikim gerektiren bir konu. Yapım tarafından bakacak olursak, suyun ve havuz kimyasallarının yıpratıcı etkilerine karşı, havuzda doğru bir yalıtım için nelere dikkat edilmeli?
Teknoloji geliştikçe yeni ürünler çıktı. Özellikle püskürtme esaslı malzemeler artık daha iyi çözümler olarak karşımıza çıkmaya başladı. Ama yine de havuzlarda kullanılan kimyasallarla doğru orantılı olarak tüm yalıtım malzemeleri zarar görüyor veya belli bir sürede deformasyona uğruyor. Yalıtım malzemelerinde ilk beklenen şey elastikiyet. Çünkü havuz hareketli bir yüke sahip. Her insan havuza atladığında kendi kilosunun 2 katı kadar bir basınç yaratıyor havuzda. O basınçla hem seramik hem sıva hem de yalıtım malzemeleri üzerinde bir baskı oluşuyor. Malzemelerin, o baskıya dayanabilmesi lazım. Aslında tüm bağlayıcı, yalıtım malzemesi. Çünkü sıva ve beton esnek değil. Yalıtımda da doğru malzemenin seçilmesi ve malzemenin çok iyi korunması gerekiyor. Yalıtım malzemeleri üzerinde basınca karşı dirençli olabilecek bir katman kullanılması gerekiyor. Yalıtım bir önlemdir. Ama korunması gereken bir önlem. Korumadığınız sürece, yalıtım hiçbir işe yaramaz. Yalıtım uygulamaları için, demir ekibi çok önemli, betonarme projesi çok önemli, statik çok önemli. Yani birbirine bağlı o kadar çok şey var ki; siz en iyi malzemeyi kullansanız bile uygulamada tek bir yanlış ya da eksik varsa yalıtım hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
Enerjide dışa bağımlı olan ülkemizde havuzlar, bir yapı içerisinde enerjinin yoğun olarak kullanıldığı alanlardan biri. Dolayısıyla havuzlarda enerjinin verimli kullanılması da ülke ekonomisi açısından önemli bir konu. Siz bu konuda nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Gerekli hijyen koşullarını ve su kalitesini sağlayabildiğimiz optimum enerji tüketimini yakalamak zorundayız. Enerjiyi optimum miktarda harcayarak kimyasal değerleri de optimum miktarda kullanarak kaliteyi sağlama planı üzerine bir senaryo çizilmeli ve bu senaryo doğrultusunda hareket edilmeli.
Havuzdaki sistemler çok çeşitli. Enerji verimliliği ile ilgili olimpik bir havuzla bir villa havuzunu ya da bir süs havuzuyla bir yansıma havuzunu karşılaştıramazsınız. İstatistiklerde de genelin bir ortalaması alınır. Ortalamayı yükselten havuzlar var, azaltan havuzlar var. Müşterilerimiz zaman zaman elektrik faturasının çok geldiğinden yakınır. Faturanın fazla gelmesinin sebebi, sistemin 24 saat çalışmasından ileri gelir. Normalde doğru ilaçlama yapıyorsanız optimum noktada havuzun suyunu 2 kere döndürmeniz yeterlidir. Aslında havuzlar hiçbir şekilde çok enerji harcamazlar. Aydınlatmalar LED sistemlidir. Aydınlatma sisteminin her bir ögesi de 300 watt’tan 20 watt’a indirgendi. Enerji aslında bizim sektörde en son tartışılacak şey ama maalesef diğer sektördeki arkadaşlarımız bunu bir pazarlama ürünü olarak kullanıyorlar.
Sauna ve Buhar Odaları da faaliyet gösterdiğiniz alanlardan biri. Özellikle saunalarda ahşap malzemelerin kullanımının yaygın olduğunu söylemek mümkün. Ahşap malzemelerin sauna ve buhar odalarındaki önemi ile ilgili neler söylersiniz?
Sauna, buhar odası, hamam, geçmişten gelen kültürler. SPA’nın Latince açılımı, “Suyla gelen sağlık’’tır. Burada ana fikir, su… Suya dayanıklı ahşap, kaplama malzemesi ve boya… Aklınıza ne geliyorsa hepsinin suya dayanıklı olması lazım. Saunalarda ahşap kullanımında eskiden beri süregelen bir beklenti vardır. Bu Fin hamamından, Fin saunasından gelen bir beklentidir. Tüm ağaçların budaklı olması gerekir. Türkiye’de ise tam tersi; malzemeyi budaklı ağaçtan yaparsanız, kalite düşüktür. Bu durum, Türkiye’de büyük gövdelerden çıkarttığınız ve işleme koyduğunuz ağaçların kalitesi ve işlenmesiyle alakalıdır. Yurt dışında ağaçlar önce ısıtılır, sonra 3 bin derece fırınlarda kurutulur. Türkiye’deki hiçbir ağaç budaksız değildir. Sedir, çam, kızılçam… Dolayısıyla Fin çamlarına gidiyoruz. Onlar budaksızdır. Finlandiyalılar kullanmazlar, bize yollarlar. Ağaç çok önemli. İçinde kesinlikle bakteri üretmemeli. 10 günde bir dezenfeksiyonu yapılmalı ki; olası bakteri üremesinin önüne geçelim.
Buhar odalarında daha farklı bir sistem var. Ahşap yok, mevzu bahis tamamen seramik üzerine kurulmuş bir sistemdir. Bu ortamlar da bakterinin çok üreyebileceği ortamlardır. Çünkü hem nem hem buhar hem sıcaklık hem de su var. Pandemiden sonra insanlar bunu daha iyi anlayacak. Özellikle otellerde ve işletmelerde, 24 saat açık olan tüm bu sistemlerin dezenfeksiyonunun özellikle yapılması lazım. Şimdiye kadar hiç kimse yapmıyordu.
Havuzlarda yalıtım olgusunu konuştuk. Sauna ve buhar odalarındaki yalıtım olgusuna da değinmek isteriz. Sauna ve buhar odalarında ısı, su, ses ve yangın yalıtımı ile ilgili sektörde yanlış yapılan, uygulama sırasında dikkate alınması gereken püf noktalar nelerdir?
Saunalar, ahşap olduğu için bir yangın için riskli ortamlardır. Bu nedenle Saunalarda kullanacağımız yalıtım oldukça önemli. Yangını körüklemeyecek ya da yangında alev almayacak malzemeler kullanmamız gerekiyor. Bu da tabi ki cam yünü. Biz yalıtımda ağırlıklı olarak alüminyum folyolu cam yünü kullanıyoruz.
Şimdiye kadar gördüğümüz kadarıyla eğer önlemi alınmazsa maalesef yangın geniş alanlara yayılıyor. Dikkat edeceğimiz tek şey yangın çıkmasını engelleyecek sistemi saunalarda kurabilmek. Bakımları yapan ekibin de çok önemi var. Çünkü saunalarda özellikle 90 derecelik sıcaklık yaratılırken, müşterilerimiz, sıcaklığı artırmayı çok sever. Bu tür kararlar, müşterinin keyfine bırakılmamalı. Bazı sistemlerle saunanın üstüne belli dönemlerde kokulu su atılıyor. Bunu otomatik sistemlerle yaparsanız, kontrolü sağlarsınız. Yangının en büyük nedeni ahşap ve elektrik kontağı. Bunları önlerseniz hiçbir şekilde tehlike yaşamazsınız.
Buhar odasında yangınla alakalı büyük bir risk yok. Burada da dikkat etmemiz gereken içerideki sıcaklığı o mekan içinde tutabilmek. O yüzden de mutlaka yalıtım yapıyoruz. Orada cam yünü kullanmıyoruz, orada yüksek dansiteli strafor kullanıyoruz. Isı yalıtımı aynı zamanda da ses yalıtımı sağlıyor.
Havuz bakımı, havuz temizliği, derz yapımı ve mekanik servislerin yanı sıra haftalık, aylık ve sezonluk periyotlarda bakım ve temizlik hizmeti de sunuyorsunuz. Havuzların dezenfeksiyonunu sağlayan kimyasalların dozlarının doğru olarak belirlenmesi ve benzeri noktalarda dijitalleşmenin getirdiği olanaklardan, dünyada gelişen teknolojilerin sunduğu yeniliklerden faydalanıyor musunuz?
Teknolojiden mümkün olduğunca faydalanmaya çalışıyoruz. Bu noktada müşterilerimize öneriler sunuyoruz ama maliyet arttıkça bu gerekliliği müşterilerimize anlatmak, onları bilinçlendirmek zorlaşıyor.
Bakım işlemlerinde teknoloji bize çok büyük bir kolaylıklar sağlıyor. Bu şekilde bir hijyen sistemi kurduğumuzda bakım adedimizi artırabiliyoruz. Dip temizliği ya da dışarıdan gelen ağır partikülün dibe çökmesiyle alakalı hizmet talep ediliyor bizlerden. Kimyasal şartlandırmayı da zaten yeni dijital teknolojilerin hepsi yapıyor. Özellikle sağlık açısından klor kullanmama yönüne gidiyoruz. Yerine tuz klor jeneratörleri, ozon, ultraviyole kullanıyoruz.
Öncelikle müşterilerinizin hayallerini iyi bir şekilde algılayarak onların hayallerini gerçeğe dönüştürmek vizyonuyla hareket ediyorsunuz. Bu hayalleri gerçeğe dönüştürürken özellikle geometrik açıdan zorlu havuzların inşası açısından konuşacak olursak, mimarlar ve mühendisler ile ne gibi dirsek temasları kuruyorsunuz? Bu gibi tasarımlara imza attığınız referans projelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?
Havuzlardaki mimari tasarım bizim için çok önemli. Kimi zaman inşaatını yapmadığımız havuzların mekaniğini yapıyoruz ve bu havuzları kataloğumuza koyuyoruz. Normal şartlar altında, tasarımı, inşaatı, kaplaması, bizim tarafımızdan yapılmayan havuzların borulama ve hijyen sistemini kurduk diye, o havuz biz yapmış sayılmayız. Ancak “Bu havuzu biz yaptık” diyebilmek için tasarımın daima içindeyiz.
Havuzu kullanabildiğimiz saatler kısıtlı olsa da havuz karşısında geçirdiğimiz zaman bizler için çok önemlidir. Etraftaki restoranlarla, barlarla uygun tasarıma sahip olan havuzların olduğu mekanlar her zaman çekicidir.
Birtakım dokunuşlarla havuzları görsel anlamda binanın mimarisini tamamlıyor hem de havuzun iç kullanımını konforlu hale getiriyoruz. Örneğin havuzlarda günümüzde çok moda olan sunbad dediğimiz belli bölümler oluşturabiliyoruz. Böylece havuzu sadece bir yüzme alanı olmaktan çıkarıp, onu içinde zaman geçirebilecek mekanlar haline de getiriyoruz.
2020 için genel değerlendirmelerinizle birlikte, bundan sonraki süreç için Akuzman olarak hedeflerinizden, sektörün geleceğine yönelik ön görülerinizden bahseder misiniz?
Kendi sektörüm ve şirketim açısından çok umutluyum. 2021 yılı, benim şu anda 30 senelik iş hayatımda en yoğun olduğunu düşündüğüm sene olacak. Sonuçları esasen 2021 yılının ikinci yarısında alacağız. Buna göre de plan, program, altyapı oluşturmaya çalışıyoruz. Biz her krizde büyüdük. Pandemi krizini de büyüme yolunda kendi lehimize çevirmek noktasında çaba harcıyoruz.
Derneğin yönetim kurulundasınız. Dernekle alakalı sektörde planladığınız çalışmalar var mı?
Dernekte yönetim olarak döneme çok umutlu başlamıştık. Ama pandemi döneminde toplantılarımızı bile yapamadık. Yine de bu dönem yönetim olarak başarılı işlere imza attığımızı düşünüyorum. Hatta bundan sonraki yönetimin de değerlendirebileceği bazı projeler hazırladık. Bu projelerin altyapılarını, hazırlıklarını tamamladık. Pandemi yüzünden ertelenmek zorunda kalındı. Bunlardan bir tanesi, Avrupa Yüzme Havuzları Toplantısı’nın Antalya’da yapılması noktasında bir üniversite ile beraber çalışmak oldu. Orada da bir erteleme olduğu için resmi tarihi yeniden belirlenecek.
Bir cevap yazın