İnşaat sektörünü Türk ekonomisinin lokomotifi olarak tanımlayan İstanbul İnşaatçılar Derneği Genel Sekreteri Abdullah Baysal, teknolojik gelişmelere bağlı olarak sektörün büyük gelişme kaydettiğini belirtiyor. “Kendimizi yeşil, yeni ve enerji tasarrufu yapan bir kentte yaşamaya alıştırmalıyız.” diyerek kentsel dönüşüm çalışmalarına olumlu baktıklarını açıklayan Baysal, markalı konut projelerine olan rağbetin arttığını söylüyor.
Öncelikle derneğinizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İstanbul İnşaatçılar Derneği 1967 yılında Karadenizli Mütehaitlerin kurmuş olduğun bir sivil toplum örgütüdür. Şuan 160 üyemizle faaliyet göstermekteyiz. Bir dönem kamusal alanda ciddi hizmetler veren ve bu sektörde kurulan ilk sivil toplum örgütlerinden bir tanesiyiz.
İnşaat sektörünün şuan ki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelinen son nokta nedir?
Öncelikle, inşaat sektörü Türk ekonomisinin lokomotifidir. Bu açıdan, Kentsel dönüşüm yasası oldukça önemseniyor. Fakat bu yasa hem yerel yönetimler tarafından hem de birçok çevre tarafından yeterince anlaşılmış değil. Yasanın çıkış nedeni, korunmaya muhtaç kamusal alanların yeniden yapılanması amacıyla çıktı. Kentsel dönüşüm, bir kentsel yenileşme değildi. Nunu hep yanlış anladık. Daha sonra çıkan 6306 sayılı Afet Dönüşüm Yasası ise önemli olan asıl yasadır. Konu ile ilgili İNDER olarak bir araştırma yaptırdık ve araştırma sonucunda binaların yüzde 40’ının ekonomik ömrü tamamlanmış, yüzde 27’si depreme dayanıklılığını yitirmiş olduğunu gördük.
Oldukça ciddi bir rakam. Durum böyleyken konu ile ilgili neler yapılmalı?
Bu yüzde 67’nin yapı stokunun acil değişmesi gerekiyor. Bu yüzden kat malikleri bu değişimi kabul etmeli, yaşadıkları evlerin sağlıklı olmadığını bilmeli. İstanbul’da 4 milyona yakın bina yenilenecek. Güzel, yeşil ve yeni bir kente enerji tasarrufu yapan bir kentte kendimizi yaşamaya alıştırmalıyız.
İNDER olarak şuan en çok bununla uğraşıyoruz. Ayrıca köylerden kente doğru ciddi bir miktarda göç söz konusu. Buna bağlı olarak yaşam kültürümüz ve şeklimiz de değişiyor. Önceden büyük evler alınır tüm aile bir arada yaşardı fakat ekonomik bağımsızlıklar arttıkça bağımsız yaşama kültürü arttı bu da yeni ev alımını arttırdı. Bu da konut talebini beraberinde getiriyor. “10 yıl sonra kentsel dönüşümü tartışmayacağız”
Kentsel dönüşüm sonrası yapılan yapılar yaşanacak bir İstanbul Depreminizi ne kadar kaldırabilir?
1999 depreminden sonra yönetmenliklerde ciddi değişimler yapıldı. İmar yönetmenlikleri bilimsel bilgiler doğrultusunda hazırlandı. Statik hesaplar çok değişti. Artık bir binanın yapıldığı yere göre rüzgâr yönü ve hızı bile hesaplanıyor. Hem bilimsel hem de mimari açıdan büyük gelişmeler söz konusu ve yaşamaya da devam ediyoruz. Mesela zemin etüdü hiç yapılmazdı zemin etüdü yapılıyor, yapı kontrolü eksiklerine rağmen devam ediyor. 40 kata kadar çıkabilen ve beton taşıyabilen donanımlı vinçlerimiz var. Beton kalitesi çok arttı. Bütün bu gelişmeler binaların dayanılırlıklarını arttırdı ve depreme dayanıklı bir şekilde inşa edilmelerini sağladı. Türkiye’de bu noktayı mühendislik açısından yakaladık, her geçen gün de gelişmeye devam ediyoruz.
Konut seçiminde insanların seçimleri ne yönde gerçekleşiyor? Bu durum inşaat sektörünü nasıl etkiliyor?
Markalı konut projelerine olan rağbet arttı. Kent merkez ağırlıklı talepler artıyor. Kent dışı yapı stokunda bazı sıkıntılar olabiliyor ama geneline baktığımızda inşaat sektörü hem talepte hem üretimde hızı artmaktadır çünkü sektörümüzün ekonomik getirisi çok yüksek.
Sektörde yerli malının kullanım oranı nedir?
Yüzde 87 gibi bir değerde kullanılmaktadır. Bu, çok ciddi bir rakamdır. Bunun yanında yapı sektöründe yan sanayide dünya ile rekabet edecek ürünle üretiyoruz. Bu durum Türkiye’de kullanılan teknoloji ve bilimsel gelişmelerin getirdiği bir sonuçtur. Bizler, bu sektörde 671 ürün kullanıyoruz. Bunların hepsi Türk sanayisinin yapımıdır.
İnşaat sektörünün geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
20 içinde tüm Türkiye’de inşaat sektörü hızını katma değerini belli bir hızda yükseltmeye devam edecektir. Bunun yanında 10 yıl sonra bir daha kentsel dönüşümü tartışmayacağız. Fakat 10 yıl içinde inşaat sektörünün doğuracağı talepler, inşaat sektörünün önünü kapatmayacak. Sektördeki hız ve süreklilik her zaman devam edecek.
“Günümüzde, spor yapmak bir gereksinimdir ve havuz bu gereksinimi karşılayan alanlardan bir tanesidir. Bu nedenle, İNDER olarak havuzu sağlıklı yaşamın bir parçası olarak değerlendiriyoruz.”
Kentleşmeye bağlı olarak artan konut projelerinde havuzun önemi nedir? Havuz sektörü kentleşmeye bağlı olarak ne kadar gelişiyor ve büyüyor?
Ülkemizde, maalesef havuz kültürü bir lüks olmaktan çıkmadı. Birinci aşama bunu lüks olmaktan çıkartmaktır. Havuz, mutlu azınlığa ait bir hizmet olmamalı. Bu hizmetten yararlanmak isteyen herkesin hakkın olduğu kabul edilmeli. Bir şehrin göbeğinde yapılan binada havuz varken kentin daha dış kesiminde bulunan yerlerde de olmalı. Havuz konusunda kültürel bir bakış açısı da mevcut.
Bu konuda neler yapılmalı?
Bu farklı bakış açısını çözmek zorundayız. Konu ile ilgili bazı çalışmalarımız var. Çevre duyarlılığını geliştiriyorken çevreyi bir bütün olarak algılarız. Temelimiz insanla başlar çünkü görevimiz insana hizmet etmektir. Bunun için en gerekli olan şey sağlıklı yaşam için spordur. Havuz bu spor alanlarından bir tanesidir. Bu yüzden havuz bir lüks olarak görülmemelidir. Havuz bir ihtiyaçtır. Bu bilinci insanlara öğretmeye çalışıyoruz. Bu çağda spor yapmanın bir gereksinim olduğunu ve havuzun da bu gereksinimi karşılayan alanlardan birisi olduğunu anlatmalıyız.
İNDER olarak havuzun sağlıklı yaşamın bir parçası olarak değerlendiriyoruz. Yapı sektöründe bilgi birikimi artmaya başladı. Birçok şey gereksinim olma noktasında değerlendiriliyor. Bu büyük bir aşamadır. “Bizim havuzumuz var” deniliyorken artık “Bizim sitemizde havuz var” diyebiliyoruz. Bu nokta farkındalık yaratıyor.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Öncelikle bir kültürel değişim yaşanıyor. İnşaat sektörü büyüdükçe ortak yaşam şeklimiz değişiyor çünkü ortak alanlar artıyor. İnşaat sektörün gelişmesi ülkemiz açısından çok önemli. Çünkü eleştirirken çok özen göstermeliyiz. Bizler İNDER olarak sadece bina yapmıyor yaptığımız binaların son 20 yıllık yaşam biçimini şekillendiriyoruz.
Bir cevap yazın