Mimarlar Odası Konya Şube Başkanı Armağan Güleç Korumaz su ile kültürün her zaman bağlantılı olduğunu belirterek, “Ege medeniyetlerinde, Roma dönemlerinde yüzme havuzlarının ve banyo alanlarının büyük bir ustalıkla yapıldığı görülmektedir. Bugün Türkiye’de çok nitelikli yüzme havuzu, su oyunları kompleksleri var. Burada temel problem, sporun gerektirdiği ergonomik ve fiziksel koşulların yanı sıra iç mekan konfor koşullarını doğru biçimde sağlayabilmek. Bununla ilgili de ülkemizde başarılı örnekler var.” Dedi. Korumaz, Havuz&Sauna Dergisi’nin sorularını yanıtladı.
İlk olarak sizi tanımak isteriz. Kendinizden ve Mimarlar Odası Konya Şubesi’nin kuruluşundan ve çalışmalarından bahseder misiniz?
Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden 2003 yılında mezun oldum. Aynı üniversitede 2007 yılında Yüksek Lisans eğitimini tamamladım. 2008 yılında yaklaşık 1 yıllığına ABD’nin New York eyaletinde akademik ve yabancı dille ilgili çalışmalarda bulundum. 2012 yılında doktora çalışmamla ilgili araştırma yapmak için TÜBİTAK bursu ile İtalya’ya gittim. İtalya’da Floransa Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı’nda 1 yıl çalışmalar yaptım. Sonrasında Floransa Üniversitesi Çevre ve İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nde açılan, İtalya-Almanya ortaklığındaki Uluslararası doktora programı sınavına giren 200 adaydan sınavı 2. olarak burslu kazanan tek Türk doktora öğrencisi vasfıyla programa kabul edildim. 2012-2016 yılları arasında çalışmalarına 9 ay Almanya’da, 3 yıl da İtalya’da devam ettim. Türkiye’de yapmış olduğum doktorayı 2015 yılında tamamladım. 2018 Mayıs ayında da ikinci doktoramı da tamamladım. 2016-2018 yılları arasında Mimarlar Odası Konya Şubesi’nde Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi olarak görev yaptım, aynı zamanda odamızın dergisi “Mimaran” ın yayın koordinatörlüğünü yürüttüm. 2018 yılından beri Mimarlar Odası Konya şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmaktayım. 2004 yılında Selçuk Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde başladığım öğretim üyeliği görevime Konya Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde devam ediyorum.
Mimarlar Odası 1954 yılında çıkarılan 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimarlar Birliği yasası ile kurulmuştur. Bu yasaya göre Mimarlar Odası, mimarların ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki çalışmalarını kolaylaştırmak, mesleğin genel çıkarlara uygun olarak gelişimini sağlamak, mimarların birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü hakim kılmak üzere meslek disiplinini korumak, meslek ve meslek çıkarlarıyla ilgili konularda resmi makamlarla işbirliği yaparak yardım ve önerilerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuat, normlar şartnameleri incelemek, bunlar hakkındaki görüş ve düşüncelerini ilgililere bildirmektir.
Biz de Mimarlar Odası Konya Şubesi olarak bu çerçevede hedefimiz kentimize, üyelerimize, mimarlık mesleğine katkı sağlamak, kamuda çalışan, serbest çalışan, ücretli çalışan, üniversitede çalışan üyelerimiz ve meslektaşlarımızın sorunlarına çözüm önerileri geliştirmek ve bunları ilgililere iletmek, meslekle ilgili eğitimler, seminerler, etkinlikler ve faaliyetler düzenlemek hedefiyle çeşitli faaliyetlerde bulunuyoruz.
Mimarlık disiplinin yüzme havuzu sektörü bileşenleri ve tasarım açısından önemi nedir?
İnsan tarih boyunca su ile ilişkide olmuş, yüzme ve banyo gibi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra zevk alarak suyu kullanmıştır. Su ile kültür her zaman bağlantılı olmuştur. Ege medeniyetlerinde, Roma dönemlerinde yüzme havuzlarının ve banyo alanlarının büyük bir ustalıkla yapıldığı görülmektedir.
Günümüzde tasarımın bir parçası haline gelen ve sıkça tercih edilen yüzme havuzları uygun kalite, malzeme ve nitelikli işçilik ile yapıldığında, kullanıcı memnuniyetinin arttığı, kullanım ve tercih sürelerinin uzadığı görülmektedir. Yüzme aynı zamanda yaşam kalitesini arttıran fiziksel bir aktivite olduğu için kullanıcılar için mekan kalitesinin de önemli bir yeri vardır.
Özellikle kapalı yüzme havuzlarında ısı geri kazanımı, ortamın nem durumu, havalandırma sistemi, malzeme, duvar ve çatıda nem izolasyonu, seçilen yapı elemanları ile uygun konfor koşulları oluşturulmalıdır. Havuz suyu sıcaklığı, ortam sıcaklığı, nem miktarı gibi faktörlere ek olarak havuzu çevreleyen duvarlar, çatı ve hava dağılımı iklimlendirme sisteminin birer bileşenidir. İç ve dış ortamda uygun mikroklimatik etkiyi oluşturmak kullanıcı memnuniyeti arttıran en önemli etken olacaktır.
Türkiye’de güncel konut yapılarında nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz? Bu değişimin gerçekleşmesine etki eden faktörler nelerdir? Bölgesel yaşam tarzları mimari projeleri nasıl etkiliyor?
Konut anlayışı zaman içerisinde çok değişti. İnsanlar artık konuta sadece kentte yaşayan insanların başlarını sokacakları dört duvardan ibaret bir beton yığını olarak görmüyorlar. Beklenti ve kullanım artık bunun çok daha ötesinde. İnsanlar artık konuta, sığınma amaçlı bir örtüden ziyade, yapılaşmış çevre ve sosyal çevresiyle, kullanıcı grubuyla, konut bölgeleriyle, iç mekan büyüklükleri ve ilişkileriyle bir bütün olarak tasarlanmış ve farklı hayatlar sunan kompleksler olarak bakıyorlar. Böylelikle konut aynı zamanda sosyal ve kültürel değerleri de içine alarak doğru kitleye ve doğru şartlarda tasarlanması gereken bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Konuttaki değişim etki eden faktörleri temelde fiziksel ve sosyal faktörler olarak ikiye ayırabiliriz. Fiziksel faktörlerin başında Endüstri Devrimi ve beraberinde gelen kitlesel üretim, makineleşme, nüfus artışı, köyden kente göç, hızlı kentleşme gibi unsurlar gelmektedir. Tüm bunlara ilave olarak devamlı gelişen malzeme teknolojisi ve inşaat teknikleri, iletişim ve haberleşmedeki değişimler, imar mevzuatı ve yönetmeliklerdeki değişiklikler önemli etkenlerdendir. Sosyal faktörler ise toplumsal nedenlerdir. Çünkü konut tipleri toplumsal nedenlerle meydana gelmektedir. Özellikle 19. Yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan gecekondu ve apartman kültürü o dönem için konut gruplarını belirlemiştir. Sonrasında banliyöler ve üst gelir grupları için tasarlanan konutlar ve sıra evler konut tiplerine dahil olmuştur.
Kentler arasındaki rant ve rekabetin artmasıyla özellikle 20. Yüzyıldan bu yana konut piyasada adeta bir meta haline dönüşmüştür. Değişen yaşam koşullarıyla birlikte alışkanlık ve ihtiyaçlara bağlı olarak tercihler de değişmiştir. Bunlara ilave olarak zaman içerisinde diğer bir sosyal etken olarak sayabileceğimiz bireylerin iş hayatına ayırdıkları çalışma saatlerinin artması, konutun formunda etkili olmuştur. Örneğin evde geçirilen zamanın azalması, büyük mutfak ihtiyacını azaltmış, misafir ağırlamanın da giderek güçleşmesiyle salon+mutfak çözümleri giderek yaygınlaşmıştır. Geniş aileden daha çekirdek ailelere geçiş, hatta daha bireysel yaşamların artmasıyla 1+1 odalı konutlar türemiştir.
Türkiye’nin konut sektöründe temelde iki problem bulunmaktadır. İlki konut miktarı, ikincisi de konut niteliği. Güncel konut yapılarında sürekli bir aynılaşma ve tipleşme görüyoruz. Her ilde aynı tip konutları görmek mümkün. Bunun nedeni ise yanlış kentleşme politikaları. Kentlerimizle ilgili sahip oldukları coğrafyadan, topoğrafyadan, iklim verilerinden bağımsız planlamaların yapılması maalesef kentlerimizi aynılaşmaya sürüklüyor. Bölgesel yaşam tarzlarının günümüz konut anlayışını etkilediğini söyleyemeyiz. Bugün yeni bir proje yapmak istediğinizde bir tane imar Yönetmeliği’ne tabisiniz. Halbuki her kentin kendine özgü bir İmar Yönetmeliği olmalı ve bu yönetmelik sık sık değişmemeli, kurumsal olmalı.
Bir kentin siluetinin oluşmasında, kentin mimari dokusunun oluşmasında mimarlara nasıl bir sorumluluk yükleniyor?
Bir kentin silueti, kentin mimari dokusu, kent kimliğinin bileşenlerindendir. Kentlerin sahip oldukları tüm değerler o kentin kimliğini oluşturmaktadır. Kentsel dokuyu oluşturan imgeleri temelde beş sınıfta toplayabiliriz. Bunlar yollar, kenarlar (bina kenarları, duvarlar, kıyılar gibi algılanan sınırlar), bölgeler (daha çok karakteristik özellikleri olan büyük alanlar), düğüm noktaları (merkezi noktalar, buluşma noktaları, meydanlar, kavşaklar), ve anıtsal yapılar. Bu bileşenlerin her birinde imar vardır, mimar vardır. Mimarın tüm bu bileşenlerde emeği vardır. Kentsel kimlik dediğimiz şey, toplumların yaşam biçimlerinin ve çevreyle olan ilişkilerinin fiziksel mekana yansımasıdır. Fiziksel mekanları da mimar tasarlar. Her kentin kendine özgü bir tarzı, dokusu, fiziksel ve sosyal yapısı vardır. Mimar tüm bunlara yön veren, kent kimliğinin oluşmasını ve korunmasını sağlayan baş aktördür.
Farklı gelir gruplarının bir arada yaşadığı metropol şehirlerde mimarların çalışmalarını etkileyen en önemli unsurlar nelerdir? Özellikle kentsel dönüşüm projelerinde ön plana çıkarılması gereken tasarımlar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Sadece metropol olarak düşünmezsek, mimarların çalışmalarını etkileyen en önemli unsurlar fiziksel ve sosyal unsurlardır. Fiziksel unsurlar; kentin fizyolojik yapısı, iklimi, topoğrafyası, dokusu, kimliğidir. Sosyal unsurlar ise; kentte yaşayan profil, kullanıcı grupları ve çeşitleri, kentin sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı, yaşam tarzı, kültürel bağlılığı gibi faktörlerdir. Mimar bu etkenlerden hem beslenir hem de bunları göz önünde bulundurarak tasarımına yön verir.
Kentsel Dönüşümün ülkemizde maalesef doğru bir şekilde anlaşıldığını düşünmüyorum. Her ne kadar sayı olarak az başarılı projeler olsa da genel anlamda daha çok rantı tetikleyen projeler kentsel dönüşüm projeleri olarak uygulamaya konuluyor. Kentsel dönüşüm, beş temel amaca hizmet etmek üzere tasarlanmalıdır.
- Kentin fiziksel koşulları ile toplumsal problemleri arasında doğrudan bir ilişki kurulmasıdır. Kentsel alanların çöküntü alanı haline gelmesindeki en önemli nedenlerden birisi toplumsal çökme ya da bozulmadır. Kentsel dönüşüm projeleri, temelde toplumsal bozulmanın nedenlerini araştırmalı ve bu bozulmayı önleyecek önerilerde bulunmalı.
- Kentsel dönüşüm; kent dokusunu oluşturan birçok öğenin fiziksel olarak sürekli değişim ihtiyacına cevap vermelidir. Bir başka deyişle, kentsel dönüşüm projeleri kentin hızla büyüyen, değişen ve bozulan dokusunda ortaya çıkan yeni fiziksel, toplumsal, ekonomik, çevresel ve altyapısal ihtiyaçlara göre, kent parçalarının yeniden geliştirilmesine olanak sağlamalı.
- Kentsel refah ve yaşam kalitesini artırıcı bir ekonomik kalkınma yaklaşımını ortaya koymalı.
- Fiziksel ve toplumsal bozulmanın yanı sıra, kentsel alanların çöküntü bölgeleri haline gelmelerinin en önemli nedenlerinden birisi, bu alanların ekonomik canlılıklarını yitirmesidir. Kentsel dönüşüm projeleri fiziksel ve toplumsal çöküntü alanları haline gelen kent parçalarında ekonomik canlılığı yeniden getirecek stratejileri geliştirmeyi ve böylece kentsel refah ve yasam kalitesini artırmayı amaçlamalı.
- Kentsel alanların en etkin biçimde kullanımına ve gereksiz kentsel yayılmadan kaçınmaya yönelik stratejilerin ortaya koyulmasıdır. Kentsel Dönüşüm projelerinde bölgenin sorunlarının ve potansiyellerinin niteliğine bağlı olarak, bu hedeflerden biri veya bir kaçı ön plana çıkabilmektedir.
Kentsel dönüşümde temel hedef; kentteki hem fiziksel hem sosyal sorunlara çözüm bulmak, çözümsüz bir şekilde bir çok problemi barındıran kentsel mekanların hızlı değişimini sağlamak, bölgede yaşayanların hayat standartlarını iyileştirmek, ekonomik kalkınmayı tetiklemek, bunları da tüm katılımcıların görüşlerini de alarak gerçekleştirmek olmalı, konunun sadece yeni mekanlar üretmek olmadığı bilinmelidir.
Türkiye’de yüzme havuzlarına ve su ögesine olan yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün geliştiği ülkelerle kıyasladığımızda gerek mimari gerekse tasarımsal anlamda nasıl bir konumdayız?
Bizim geleneksel mimarimiz iklimle uyumludur. Kentlerimizde geleneksel konut dokularını incelediğinizde iklime, topoğrafyaya uygun çözümlerin üretildiğini görürüz. Geleneksel mimarimizde su öğesi çok önemli bir yer tutar ve tasarımın bir parçasıdır. Özellikle sıcak ve kuru iklim bölgelerinde üretilen konutlarda su öğesi mutlaka konut tasarımına dahil edilmiştir. örneğin geleneksel Mardin evlerinde su öğesi, bahçede ya da mekanlar arası geçişlerde kullanılmıştır. Bu aynı zamanda mikroklimatik ortama katkıda bulunarak ortamı serinletme amaçlı da kullanılmıştır. Tarih boyunca su öğesi ve topoğrafik özellikler kentin biçimlenmesinde doğal çevre verileri arasında en önemli verilerden olmuştur.
Türkiye’de son zamanlarda insanların kaliteli ve nitelikli yaşam için çaba gösterdiklerine hep birlikte şahit oluyoruz. Bunun için de spora olan ilginin gün geçtikçe arttığını gözlemliyoruz. Yüzme sporu da bireysel bir spor olduğu için daha çok tercih edilen sporlar arasında yerini alıyor. Özellikle kapalı yüzme havuzları artık neredeyse her yaş grubu tarafından tercih ediliyor. Yüzme havuzlarında hem mimari hem tasarım anlayışı bakımından diğer ülkelere göre çok da geri olmadığımızı düşünüyorum. Bugün Türkiye’de de çok nitelikli yüzme havuzu, su oyunları kompleksleri var. Burada temel problem, sporun gerektirdiği ergonomik ve fiziksel koşulların yanı sıra iç mekan konfor koşullarını doğru biçimde sağlayabilmek. Bununla ilgili de ülkemizde başarılı örnekler var.
Havuz projelerinizi hayata geçirirken teknoloji, malzeme ve inovasyon anlamında beklentilerinize karşılık bulabiliyor musunuz? Sektöre bu konuda önerileriniz nedir?
Bu zamana kadar temel olarak çok önemli bir sorunla karşılaştığım söylenemez. Havuz için önemli olan doğru proje, doğru donatı, doğru beton, doğru yalıtım, doğru malzeme, nitelikli işçilik, doğru boyut, doğru aydınlatma, doğru havalandırma, filtreleme ve temizleme. Bugünlerde malzeme sektöründe yaşanan tedarik ve maliyet yönündeki sıkıntılar nedeniyle bu tür kompleks yapılara başlamak, yapmak ve tamamlamak zor olabiliyor. İnşaatın başlangıcı ile bitişi arasındaki maliyet farkını her müteahhittin karşılayabilmesi beklenemez. Ama bu konuda bir dengeyi yakalamak gerekiyor. Havuz sektörü günümüzde lüksten çıkıp ihtiyaç haline geldi.
Mimari açıdan iyi bir yüzme havuzu nasıl olmalı? Siz yüzmek istediğiniz havuzu seçerken nelere dikkat edersiniz?
Mimari açıdan iyi bir yüzme havuzu her açıdan konforlu olmalı. Uygun boyutta, doğru malzeme (doku ve renk açısından) ve kaliteli bir işçiliğe sahip olmalı. Bunların yanı sıra bence ilk olarak “temiz” hissi vermeli. Benim yüzme havuzunda ilk kriterim hijyendir. Hijyenik görünmüyorsa denemeyi de reddederim. Dolayısıyla havalandırma, filtreleme benim için çok önemli. Kullanılan malzemenin kaymaz olması, havuzun ergonomik olması, su sıcaklığının uygun derecede olması benim için öncelikli kriterler arasındadır.
Bir cevap yazın