Dünya yüzme havuzu sektöründe eşine az rastlanır bir ürün yelpazesine sahip olan Gemaş, sürekli gelişim felsefesiyle ve yaptığı yatırımlarla her geçen gün iş alanını genişletirken hem ihracat hacmi hem de yarattığı istihdam olanaklarıyla ülke ekonomisine katkıda bulunuyor. Ürün yelpazesi 45’ten fazla ülkeye ihraç edilen firmanın bu başarısını Gemaş Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Üstünes’ten dinledik. Başarıya giden yolda atılması gereken adımları Havuz & Sauna dergisine anlatan İbrahim Üstünes, sektöre yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye havuz sektörünün 2021 yılını değerlendirir misiniz? Bu süreçte sektörün en çok etkilendiği konular nelerdir?
Çin’deki lojistik sıkıntıların olduğu dönemde Türkiye’nin konumu ve sanayisinin gelişmiş olması hem ülkemiz hem de sektörümüz için büyük avantaj sağladı. Bu noktada sanayimizin tam olarak hazırlıklı olduğunu söyleyemesek de Türk insanının hızlı ve kolay adapte olabilme yeteneği, sürecin az hasarla atlatılması noktasında etkili oldu. Sanayi başta olmak üzere birçok sektör bu imkânları kullanarak sürece hızla adapte olmaya çalıştı. Gemaş olarak biz de yaptığımız yatırımlarla 2022 yılına yaklaşık olarak 5500 metrekare kapalı alan ilavesiyle başlayacağız. Bu alanın fiziksel varlığı, tabi ki tek başına yeterli değil. İlaveten yapacağımız makine, personel, enerji altyapısı yatırımlarıyla maksimum verimliliğe ulaşabiliriz. Takdir edersiniz ki bu da çok kolay bir mücadele değil. Ülkemizin tüm sanayicileri, bu talep yoğunluğunu sağlamak için yıllardır, sabırla uğraşı verip sabretmekteydi. Sonunda, geldiğimiz noktada beklenen talep patlaması gerçekleşti ve giderek artma trendine girdi.
Sürecin başarılı bir şekilde atlatılmasında etkili olan hususlardan biri de, Covid-19’a karşı ülke olarak göstermiş olduğumuz mücadele performansının diğer ülkelere oranla daha fazla olmasıdır. Bizler de Gemaş olarak, tüm gücümüzü ve imkanlarımızı kullanıp yükselişte olan bu talebe ayak uydurmaya çalışıyoruz. Yeni enjeksiyon makineleri alıyoruz, yeni teknolojiler ve üretim teknikleri geliştiriyoruz. Ayrıca bobin sargı teknolojimizi ve bobin sargı makine parkımızı da bilgisayarlı sisteme çevirerek bu konuda ciddi yenilikleri hayata geçiriyoruz. Yeni ilave 5 bin 500 metrekarelik kapalı alanın yaklaşık 2 bin metrekaresini ticari havuzlara yönelik filtre tankı imalatına ayırıyoruz. Gerek makineleşmeyle, gerekse üretim teknolojisiyle üretimimizi hızlandırmaya ve geliştirmeye devam ediyoruz. Filtre üretim prosesinde, ülkemizde bir ilke imza atarak robot kullanımına geçiyoruz. Hedefimiz, tüm yatırım ve yenilikleri yeni yılda verimli bir şekilde hayata geçirmek…. Diğer taraftan da trafo kapasitemizi 2000 kWh’a çıkartarak enerji altyapımızla birlikte personel ve makine sayımızı artırıyoruz. Devreye almak için çalıştığımız bin ton ve bin 750 ton kapasiteli enjeksiyon makineleri yatırımımızla plastik enjeksiyon baskı kapasitemizi iddialı bir seviyeye getiriyoruz.
“Yatırımlarımız, yeterli kalitede imalat yapmamıza bağlı”
Bu sene hayata geçirdiğimiz yeniliklerden biri de rotasyon imalatımızda özellikle yeni yatırımla birlikte gerçekleşen kapasite artırımı oldu. Hem makine teknolojisini geliştirerek hem de makine kapasitesini artırarak çok büyük talep gören, rekabetçi rotasyon filtre kapasitemizi yaklaşık iki-üç katına çıkardık. Bu sene sonu itibariyle filtre ve pompa üretiminde 20 binlere dayandık, şirketimizi kurduğumuz dönemlerde bizim için bu seviyelerde ki rakamlar rüyaydı. Şirketimizin ilk yıllarında; pompalarda örneğin, en fazla bin, bin 500 adet ithalat yaparken şimdilerde üretimimizle 20 binlere ulaştık. Bazı tedarik sıkıntılarımız olsa da bunları profesyonel şekilde aşıyoruz. Eğer tedarik konusunda büyük sıkıntılar yaşamazsak 2022 yılında 20 bin barajını aşacağımızı düşünüyoruz. Filtre imalatı da üretim yelpazemizde önemli bir paya sahip. Pompa üretiminde ki rakamlara paralel olarak, filtre üretimimizde ciddi artışlar var. Bu rakamlar daha da yükselerek devam edebilir. Burada yatırımlarımız kadar, yeterli kalite düzeyinde düzgün imalat yapma yeteneğimiz de çok önemli. Kalitemizde istikrarı korur, müşterilerimizi her zaman olduğu gibi koruyup kollarsak, zamanında teslimat yaparak aksamadan oldukça bu işi götürebilirsek; ihracat potansiyelimizle bence önümüz çok açık.
Teknik destek, tedarik ve lojistik aynı zamanda bir operasyonel mükemmelliği de ifade ediyor. Gemaş olarak operasyonel mükemmelliğe de yatırım yaptığınızı söylemek mümkün mü?
Kendimizi geliştirmeye çalışırken yaptığımız yatırımların üretimi aksatmaması mücadele ve sabır gerektiren bir süreç… Çünkü her yeni kadro ve organizasyon birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Gelişimin ve değişimin olduğu her ortamda ise bu sıkıntılar kaçınılmaz oluyor. Gerçekleşen atılımların aslında oldukça zor bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Bu süreçte bir mesafe kat etsek de birkaç aylık sıkıntılı bir geçiş dönemimizin olduğunu da belirtmek gerekiyor. Özellikle şubat sonuna kadar bütün bu organizasyonel ve yeni yatırımlara dayalı sıkıntıları aşacağımızı düşünüyorum. Öte yandan yeni ürün ve Ar-Ge çalışmalarımıza da ara vermeden devam ediyoruz.
“Lojistik krizi Çin’i bitirirken bizi güçlendirebilir”
Pandemi başladığı dönemlerde sanayi alanı başta olmak üzere ekonomik yapı anlamında bir olumsuzluk, umutsuzluk veya ön görememe gibi sorunlar vardı. Dolayısıyla Çin ile ilgili yaşanacak kriz veya Türk sanayisinin bu noktalara gelebileceği hiç ön görülmedi. Bu nedenle pandemi bir şekilde de önümüzü açan, krizi fırsata çevirdiğimiz bir argüman olarak da kabul edilebilir mi?
Evet ülkemiz için de, bizim için de krizi fırsata çevirdiğimiz önemli bir argüman oldu. Bizim en çok ön göremediğimiz şey ise lojistik kriziydi. Eğer bu kriz uzun sürerse, Çin’i bitirirken bizi de ihya edebilir. Çünkü hem Çin’e alternatif olabilecek tedarik zincirlerini sunacak hem de kırılan tedarik zincirlerini onarabilecek konumda ve yeterlilikte bu coğrafyada sadece Türkiye var. Eskiden Avrupa Birliği’ne yeni giren ve ucuz olan bazı ülkeler vardı. O ülkelerin hepsi Euro’ya geçerek pahalılaştı ve hiçbirinde rekabet gücü kalmadı.
“Havuz sektörü olarak pazarın ihtiyaçlarını dikkate alıp taleplerine cevap verebilmemiz gerekiyor”
Bir de bizim insanımızın, başarıya ve buna bağlı saygınlığa olan açlığından kaynaklı yüksek bir motivasyonu var. Neticede insanımızın, dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaşayan insanlardan zeka ve beceri olarak bir eksikliği olmadığı gibi pek çok üstünlükleri de var. Bu hissiyatı şahsen ben de paylaşıyorum. Gemaş olarak bugün kendi çapımızda bir yerlere gelebildiysek, bu hissiyat ve motivasyonun da önemli katkısının olduğunu düşünüyorum. Bu şirketin Ar-Ge ruhuyla portföy genişleterek büyüme çabası var. Bu ruh kaybedilmezse, önümüzdeki dönemlerde şirketimizin çok daha hızla büyüyeceğine inanıyorum. Çünkü hem marka hem de kültür olarak uluslararası çalışma altyapısı, uluslararası şirket kültürü ve müşteri portföyü oluştu. Bu noktada marka olmak tek başına yeterli değil. Şirkette o kültürün oluşması da gerekiyor… Havuz sektörü genellikle gelişmiş ya da hızlı gelişmekte olan ülkelerde rağbet gören bir alan, bu nedenle mevcut pazarların nabzını iyi tutmamız gerekiyor. Dolayısıyla bizim bu ülke pazarlarının; ürünlerle ilgili spesifik ihtiyaçlarını dikkate alıp yeni ürün ya da mevcut ürünlerde değişiklik taleplerine hızla cevap verebilir yapımızı korumamız ve güçlendirmemiz gerekmekte. Bu yeteneğimiz güçlü rakiplerimizle olan uluslararası rekabetimizde en önemli avantajımız!… Türkiye’deki havuz sektörü olarak biz, meslektaşlarımızla birlikte aslında çok zor bir şeyi başardık. Çok düşük üretim miktarlarıyla, riskli yatırımlar yaparak kendi teknolojimizle rekabetçi ürünler üretmeyi başardık. Çin gibi büyük üreticiler ise küresel gücün sermaye gücü ve teknoloji yardımıyla bugünlere geldi. Örneğin, onlar masaj nozulu üretimine 100 bin adet ile başlarken, bizim başlangıç üretimimiz 5 bin adet civarındaydı. Şimdilerde ise 10 binlere çıktı ve daha da yüksek talepleri yakalayacağımızı düşünüyoruz. Bu noktada, Türk sanayicilerinin farkı bu cesareti ve becerisidir.
Ucuz ürün temin edilen bir ülke konumuna düşmemiz muhtemel bir risk olabilir mi bu konuda?
Masaj küvetlerinde ve masaj havuzlarında kullanılan bir masaj nozulunu örnek vermek gerekirse, yıl ortasına kadar Çin’den getirirken bu sene biz üretmeye başladık. Henüz duyurusunu yapmadık ama içine takılan parçaları da dâhil olmak üzere bu ürünü Türkiye’de ilk kez biz ürettik. Genellikle havuz kenarı beton jakuzileri için kullanılan bu ürünü Çin’den ithal ederek hem yurtiçinde hem de yurt dışına satıyorduk. Bizim için yeterli seviyelere de ulaşılmıştı. Covid-19 salgınıyla birlikte ürüne yüzde 30 vergi gelmesi ve lojistik maliyetlerin artması malın üretim zamanının geldiği noktasında sinyaller vermeye başlamıştı. Ama daha önce de değindiğim gibi bu süreç çok kolay değildi, çünkü sadece kalıbı için yatırım bile ciddi rakamlardı. Bunun gibi Çin’den ithal ettiğimiz ve sekonder ürün diye üretim programına henüz dâhil etmediğimiz çok fazla ürün bulunmakta. Şartlar gereği aynı anda çok fazla ürün yapmaya çalışıyoruz ve kalıphanemiz bu noktada full çalışıyor. Elbette bu ürünleri başlangıçta Çin ile aynı fiyatlara maletmemiz ve satmamız mümkün değil, ancak bu noktada Çin de ki lojistik krizinden kaynaklı maliyet etkisi bizim lehimizde… Burada ilk planda önemli olan pazara girip pay almak. En ucuz olmamıza gerek yok, makul ucuzluk yeterli. Önemli olan başlamak, bu durumu risk olarak görmüyorum.
Biz 6-7 sene önce tuz klor jeneratörünü imal etme kararı verdiğimizde İspanya’da yılda. 200 -300 adet ithal ediyorduk Şu anda elimizde tuz klor jeneratörü bekleyen bin adet sipariş var, sadece Avrupa pazarına teslimatı bekleyen 700 adet ürün bulunuyor. Ayrıca biz ithalatı İspanya’dan yaparken şu anda İspanya’ya senede 400-500 civarı ihracat yapıyoruz. Kısacası ürün satın aldığımız ülkeye şu an satış yapar hale geldik.
Üretim ve Ar- Ge çalışmalarında önemli yatırımlara imza atıyorsunuz. Sektöre inovatif ürünler kazandırma noktasında neler söylemek istersiniz?
Biz Gemaş olarak bugünkü başarımızı portföy satmaya borçluyuz. Havuz sektörü çok kolay ve basit olarak görülse de aslında çok komplike bir sektör. Çok farklı teknolojilerle birlikte elektronik, mekanik, tesisat, plastik, kimya, inşaat gibi çok değişik ve geniş bir ürün yelpazesi bulunuyor. Havuz sektöründe dünyada başarılı olmuş büyük firmalara baktığımızda bu firmaların ürün portföyünün çoğunluğunu kendilerinin ürettiğini görüyoruz. En yüksek notu almayı hedefleyen öğrenci gibi biz de Gemaş olarak bu işe en yüksek notu alma vizyonuyla başladık. Böylece Türkiye şartlarında, sabır ve adanmışlıkla kısa zamanda iyi bir mesafe katettik. Üretim yelpazesi ve teknoloji olarak kendimizle yarışıyoruz. Ayrıca dünyada söz sahibi olmuş firmaları kendimize örnek alarak büyüme hedeflerimiz devam ediyor. Bu firmaların teknolojik olarak ulaştıkları seviyeye biz de ulaştık. Teknolojik olarak hepsine vakıfız. Tek eksiğimiz güçlü finansman, yatırım, pazarlama ve enternasyonal marka gücü.
Dünyanın en başarılı yöneticileri arasında Türk yöneticiler bulunuyor. Çünkü idman sahası ülkemiz şartları; pentatlon sahası gibi her şey var. Bu noktada onlar Covid gibi salgınlar olunca karmaşa yaşarken biz büyümeye devam ediyoruz. Kriz yönetme kabiliyetimiz çok yüksek. Biz bu şartlarda her şeyimizle büyümeye devam ederken riskleri de hesaplamaya, öngörmeye çalışıyoruz. Türkiye daha istikrarlı olarak kendi özgür ekonomik politikalarını çevresine kabul ettirebileceği ekonomik potansiyele, askeri ve politik güce ulaşırsa bizim gibi şirketlerin de dünyadaki payları mutlaka artacaktır. Ayrıca Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildi. 2030 yılına kadar olan dönemde bu ülkelerle olan işbirliğimizin artacağını düşünüyorum. O ülkeler, Türkiye’nin nüfusuyla birlikte 300 milyonluk hammadde zengini bir pazar aynı zamanda. Ülkemize bir kuşak bir yol projesi üzerinden gelen trenler ve tırlar boş gitmeyecektir. Bu sürecin liderliğini ise Türkiye yapacaktır ve sektörümüz açısından inanılmaz fırsatlar doğacaktır.
“Güneş ve rüzgâr enerjilerine yönelmemiz gerekiyor”
Yapı sektörünün en önemli gündem maddeleri Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması. Bu iki konuda hedeflenen değerlere ulaşılabilmesi için havuz sektöründe ne gibi adımlar atılmalı? Bir sanayici olarak Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması’nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektör açısından değerlendirmek gerekirse biz atığı olan ve çevreye zarar veren bir sektör değiliz. Bu nedenle yatırım anlamında çok da olumsuz etkileneceğimiz söylenemez. Eğer atığı çok olan bir sektör olsaydık o atığı gidermek için yatırım yapmak zorunda kalacaktık. Bu süreçte hepimiz için en önemli şey doğamızı korumaktır. Dolayısıyla bizim için negatif değil pozitif bir süreçtir. Çevresel zararların giderilmesi noktasında herkes gibi düşünüyoruz. Hiç kimsenin doğayı kirletmek, nesilleri zora sokmak, onların yaşam haklarına zarar vermek gibi hakları olamaz.
Üretim kısmına değinmek gerekirse eğer maalesef enerji çok pahalılaştı ve daha da pahalılaşacak gibi duruyor. Dolayısıyla bizim yatırım olarak güneş ve rüzgâr enerjilerine yönelmemiz gerekiyor Önümüzdeki dönemde de hem maliyetlerimizi düşürmek hem de çevresel olarak katkıda bulunmak için o alanlara yatırım yapmamız gerekiyor. Rüzgâr enerjisinin şehir merkezlerinden belirli bir mesafede olması gerektiği için şu anda bu yatırımların gerçekleşmesi biraz zor gibi görünüyor. Fakat, fabrika çatılarına kurulan solar enerji panelleriyle bu verimliliği sağlayabiliriz. Önümüzdeki üç ya da beş yıl içinde konuyla ilgili çalışmalarımızın olacağını düşünüyorum. Bu noktada bir finansman ihtiyacımız doğacaktır. Dolayısıyla devletin bu anlamda uluslararası finansmandan istifade eder hale gelmesi bizim açımızdan da faydalı olacaktır.
“Ciddi ve düzgün imalat yapmayan hiç kimse kalıcı olamaz”
Tedarik zincirinde ciddi sıkıntıların bulunduğuna değindiniz. Bu sene Türkiye pazarında ağırlıklı olarak distribütörlük yapan firmalar da bulunuyor. Bu firmaların iç pazardaki tedarik zincirinden ciddi oranda etkilendiği de aşikâr. Peki bu durum Gemaş gibi yerli üretim yapan markalara yurt içi pazarında ekstra bir alan açtı mı?
Ciddi ve düzgün imalat yapmayan hiç kimse önümüzde ki süreçte kalıcı olamaz. 2002 yılı Türkiye’nin ithalat cenneti olma noktasında önemliydi ve bizim için bir kırılma noktasıydı. O yılla beraber bazı konjonktürel firmalar tüm sektörlerde olduğu gibi bizim sektörümüzde de arttı. Bu firmalar Çin ve Uzak Doğu’dan ucuz ürün getirerek ve kendi markalarıyla üretim yaptırarak belirli bir pazar payı edindiler. Bu konjonktürün ciddi oranda değişmesi ise 2013- 2014 yıllarını buldu. Bu durum sadece bizim sektörümüz için değil, Türkiye’deki bütün sektörler için geçerliydi. Sözünü ettiğim yıllardan itibaren ise üretimde teşkilatlanan, gelişen, organizasyonunu ve enternasyonal çalışmasını gerçekleştirenler yoluna devam etti. Bunu yapamayan firmalar ise pazarda gerilemeye başladı.
Bugünden itibaren ise üretim yapamayan hiçbir firma gelecekte Türkiye pazarında söz sahibi olamayacak. Kendini geliştiren firmalar ise üretim yapmakla kalmayacak aynı zamanda uluslararası piyasada da iş yapma becerisini geliştirecektir. Firmaların genel olarak sadece iç piyasayla bir yere varması da çok mümkün görünmüyor. Çünkü biz iç piyasa olarak ürün geliştirme yerine fiyat odaklı bir pazarız. Ürün geliştirme odağını kazanması için firmanın dünyayla beraber çalışması gerekiyor. Gemaş bugün ürün geliştiriyorsa, ürünlerini daha iyi yapmaya çalışıyorsa, yeni ürünler çıkartıyorsa bunda dış pazarın etkisi çok büyük. Genellikle “sizde 10 çeşitten fazla filtre bulunuyor. Herkes tek tip filtre üretirken siz neden bu kadar çok filtre yapıyorsunuz?” gibi soruları oldukça sık duyuyorum. İç pazar için bu konu doğru olabilir fakat dış pazarda sektör bu şekilde ilerlemiyor. Örneğin; Fransa’da lamine talep görürken İspanya’da ya da Almanya’da farklı tip filtreler talep görebiliyor. Dolayısıyla sadece tek tip filtre üretirseniz hitap ettiğiniz alan da oldukça kısıtlı kalır. Fakat her çeşit alternatifi sunabiliyorsanız bütün pazarlarda eliniz daha kuvvetli olur. Ayrıca bir pazarın içinde farklı firmalara mal satmak da oldukça avantajlı bir noktadır. Bu husus çok zor olsa da biz Gemaş olarak çok farklı işleri ve çok farklı ürünleri bir çatı altında toplayabilme becerisini gösterdik.
Önümüzdeki dönemin anahtarı işbirliği ve dayanışma
Gemaş’ın üretim, ihracat, yatırım ve büyüme için belirlediği 2021 hedeflerine ulaşması ve yeni yıl mesajlarınızla birlikte 2022 hedeflerinizle ilgili neler söylemek istersiniz?
Çalışanlar ve iş sahipleri için önümüzdeki dönemin ekonomik açıdan oldukça çalkantılı olarak geçeceğini düşünüyorum. Herkesin bu noktada hesabını iyi yapıp çok dikkatli olması gerekiyor. Aynı zamanda çalışanlar ve iş sahipleri sıkı bir dayanışma içinde üretmeye odaklanmalıdır. Bunun yanı sıra organizasyonları nasıl muhafaza ederiz ve nasıl daha iyisini yaparız konusuna yoğunlaşılmalı. Önümüzdeki zor dönemlerde kimse kimseyi ezme çabasına girmemeli, aksine birlik içinde hareket etmeli. Çünkü önümüzdeki dönemin anahtarı işbirliği ve dayanışma. 2022-2023 hatta 2025’e kadar olan dönem şahsi kanaatime göre üretim, işbirliği ve dayanışma yıllarıdır. Bunu sadece sanayiciler olarak değil Türk toplumu olarak da başarırsak bu fırtınadan en güçlü şekilde çıkacağız. Özellikle bu dönemde başarının şifresi: “Sınırsız Dayanışma”.
Bir cevap yazın