Hekim ve yöneticiliğinin yanı sıra Konyaspor Kulüp Başkanlığı ile bir dönem spor camiasının içinde de yer alan Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gönen, Havuz&Sauna Dergisi’ne verdiği özel röportajda yüzme sporunun önemini anlattı. Gönen röportajında spor kulüplerinin yüzme sporlarına daha çok destek vermesini dilediğini ve özellikle üniversite hastanelerinde hidroterapi ile ilgili bir birimin mutlaka olması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Gönen’le röportajımız aşağıda…
Bir hekim; aynı zamanda da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin Dekanı olarak özellikle pandemi döneminde yürüttüğünüz kriz yönetimi ile sizi tüm Türkiye tanısa da bize kendinizden bahseder misiniz?
Bizim yöneticiliğimiz yüz yılda bir rastlanan salgın dönemine denk geldi. Hem bir hekim, hem de yönetici olarak sorumluluklarımızı yerine getirmenin gayreti içerisinde olduk. Bu süreçte Cerrahpaşa’nın 1893 ve 1911 yıllarındaki kolera salgınlarında İstanbul için çok büyük bir misyon ifade ettiğini biliyorduk. O misyonun sağladığı kurumsal hafızamız, salgın başlangıcında hızlı hareket etmemizi sağladı ve Sağlık Bakanlığımızla eş zamanlı olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde bilim kurulu oluşturduk. Bilim Kurulu’nda salgınla direk ilişkili mikrobiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, göğüs hastalıkları, yoğun bakım, acil yoğun bakım, çocuk yoğun bakım, çocuk enfeksiyon hastalıkları, çocuk göğüs hastalıkları gibi birimlerimizdeki hocalarımız yer aldı. Süreci bilim kurulu ile birlikte götürdük. Bilim kurulumuz günlük toplantılar yaparak Cerrahpaşa bünyesinde senaryo algoritmalarını belirledi. Yine bilim kurulunda dünyadaki örnekler her gün düzenli olarak tartışılarak bir yol haritası belirlendi. Salgının ilk günlerinde Çin’de ve İtalya’da gördüğümüz dramatik örnekler her gün düzenli olarak değerlendirildi, buna bağlı olarak Cerrahpaşa da kendi tedavi algoritmasını belirledi. Sağlık Bakanlığı’nın tedavi algoritması da günlük olarak takip edildi. Bu süreçte servislerimiz hızla dolmaya başladı. Yoğun bakım ünitemiz doldu ve monoblok ameliyathanelerimizdeki ameliyat masalarını da yoğun bakım ünitesi haline getirdik. Orada da hastalarımıza hizmet verildi. İki ay sonra gördük ki; Bazı Avrupa ülkelerinde ameliyathanelerin yoğun bakım olup olamayacağı tartışmaları yapılıyor. Doğru karar aldığımızı bir kez daha anladık. Bu süreçte Cerrahpaşa bünyesinde 230’un üzerinde hasta yatarak tedavi edildi. Yoğun bakım ünitesinde de 35’in üzerinde hasta takip edildi. Bu mücadele tüm Türkiye ve dünyada olduğu gibi Cerrahpaşa’da da hala devam ediyor.
“İkinci bir dalgayla karşı karşıyayız”
Şu anda yoğun bakım ünitelerimiz tamamen dolu. Servislerimiz de hızla doluyor, yeni yataklar açıyoruz. Hastanemize başvurular 20 gün öncesiyle kıyasladığımızda üç kat arttı. Yaptığımız testlerdeki pozitiflik oranının bir ay öncesine kadar yüzde 8’lerden yüzde 20’lerin üzerinde çıktığını üzülerek görüyoruz. Ama bu günlerde stabilleşmeyi bekliyoruz. Şu anda da hem Avrupa’nın tüm şehirlerinde hem de İstanbul’da vaka sayılarında maalesef ciddi bir artışla karşı karşıyayız. Bunun nedenlerini sorgulayacak olursak, ülkemizde vakaların görüldüğü ilk zamanlarda olmayan bir duyarsızlıkla karşı karşıyayız. Hekimlerde de belki bir tükenmişlik sendromu olabilir. Ama halen aşıyla ilgili ciddi ümitlerimiz var. Bunun realize edilmesi için üç aya ihtiyacımız var. Bu üç aylık sürede de herkesin maske, mesafe ve hijyen şartlarına uyması gerekiyor.
Ders dinlediğim amfilerde ders anlatmak büyük onur…
Mezunu olduğunuz fakültede dekan olarak görev yapmak nasıl bir duygu?
Mezun olduğum fakültede dekan olarak görev yapmak çok onurlu bir duygu. Bu fakülteyi hocalarımızın bize bıraktığı bir miras olarak kabul ediyorum. Bizim de görevimiz, bu mirası bir basamak yukarı çıkarmak. Burada tüm mesai arkadaşlarımızla ortak aklı ortaya çıkaran bir yapıyı oluşturmaya çalıştık ve birlikte yönetiyoruz. Cerrahpaşa bünyesinde yönetimden ziyade yönetişimi yapmaya çalışıyoruz. Burada bölüm başkanlarımızın, anabilim dalı başkanlarımızın, dekanlık yönetiminin, başhekimlik yönetiminin büyük katkı sağladığı bir yönetim şekli söz konusu. Cerrahpaşa 4 binin üzerinde personel, 3 binin üzerinde öğrencisi ile büyük bir aile. Bunun kendine ait zorlukları da var, kendince sağladığı imkanlar da. Dün sınavına girdiğimiz, koridorlarında koştuğumuz, amfilerinde ders dinlediğimiz fakültemizde şu anda ders anlatıyoruz. Bu fakültede, bu dönemde görev yapmaya çalışıyoruz. Bunun çok büyük bir mutluluk olduğunu söyleyebilirim.
Judo, karate yapan, futbol tutkunu bir hekimsiniz. Konyaspor’da kulüp başkanlığı da yaptınız. Sizin spora olan tutkunuz nasıl başladı. Halen spor yapabiliyor musunuz?
Judo, karateyle ortaokul, lise yıllarında uğraştım. Sporun insanı bir disipline bağlayan, terbiye eden bir boyutunun olduğunu bilmek gerekiyor. Dövüş sporu bile olsa, spor yapanların daha az kavga edip, kendini daha rahat kontrol ettiğini söyleyebiliriz. Gençlik yıllarında futbol oynamayı seven, profesyonel olmasa da sokak, mahalle aralarında çok top peşinde koşan biriydim. Konyaspor da memleketimin takımı. Çocukluk yıllarında maçlarına giderken başlayan bir Konyaspor sevdam var. Daha sonra 1992-1993 sezonunda bir dönem kulüp başkanlığını da yaptım. Bu da benim için onurla hatırlayacağım görevlerden bir tanesi. Tabi kulüp başkanlığı oldukça zor, mesai gerektiren bir görev. Gönlüm hep Konyaspor’la beraber. Pandemi öncesinde daha fazla spor yapıyordum ama pandemiyle birlikte sporumuz da aksadı. Haftada iki ya da üç kez spor merkezinde düzenli spor yapmaya gayret ediyorum. Özellikle yürüyüş ve yüzme sporu yapıyorum. Yüzmeyi çok seviyorum
Sporun sizin yaşamınıza etkisi nasıl oldu?
Ben endokrin ve metabolizma hastalıkları uzmanıyım. Ağırlıklı olarak ilgilendiğimiz hastalıklardan bir tanesi diyabet. Hastalarımıza diyabeti anlatırken şöyle söylüyoruz: ‘Diyabet, hastalıktan ziyade bir yaşam tarzıdır.’ Bu yaşam tarzının en önemli ögelerinden bir tanesi tıbbi beslenme ise diğeri de düzenli egzersiz. Düzenli egzersizi hepimiz için mutlak surette yaşam tarzı haline getirilmesi gereken, ihtiyacımız olan, daha sağlıklı yarınlar için yapmamız gereken bir aktivite olarak görüyorum. Spor ve egzersiz yapmakla endorfin dediğimiz mutluluk hormonları salgılanır. Spor yapanların hayata daha pozitif baktığını, daha mutlu olduğunu söyleyebilirim. Sporun tabi ki çok sayıda faydası olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla benim yaşamımda da sporun yeri apayrı.
“Yüzme, eklemler üzerinde herhangi bir zararlı etkiye yol açmadan yapılan en iyi spordur”
Geçmiş dönemde başkanlığını yaptığınız Konyaspor’un da bir yüzme takımı var. Spor kulüplerinin yüzme sporuna yaklaşımı nasıl? Sizce nasıl olmalı? Bu spor dalı için yeterli tesis ve malzeme konusunda sıkıntılar yaşanıyor mu?
Spor kulüplerinin yüzme sporlarına bakışının yeterli olmadığını düşünüyorum. Daha fazla vakit ayrılıp desteklenmesi gerekir. Yüzme gerçekten mükemmel bir egzersiz. Su zaten başlı başına hayat iksiri. Su tek başına bile insanı rahatlatır. Yüzme, eklemler üzerinde herhangi bir zararlı etki yol açmadan yapılan en iyi spordur. Yüzmekle ciddi bir kalori harcanır. Yüzdükten sonra da kalori harcaması devam eder. Kas güçlenmesi ve genel bir güçlenme sağlanır. Yüzerken vücut yağ dokusunu atarken, kas kütlesini hem geliştirir hem korur. Yüzme ile verilen kiloda da yağ kütlesi giderken kas kütlesi korunmuş olur. Yüzmeyle kemik yoğunluğunun geliştiğini de söyleyebilirim. İnsanın daha esnek olmasına yardımcı olur. Havuz yatırımları da kulüplere çok büyük bir maliyet getirmez. Zaten hangi sporu yaparsa yapsın, spor kulüpleri birçok alanda profesyonel sporla uğraşıyorlar. Futbol varsa basketbol de var, voleybol da, hentbol da… Bu birimlerin olduğu alanda bir yüzme havuzunun bulunması tüm sporcuların faydalanabilmesini sağlar. Küçük bir yatırımla büyük bir kazanç elde edilebilir.
Yüzme diğer spor dalları için de alternatif antrenman şekli olabilir mi?
Son derece iyi olur. Hangi spor dalı olursa olsun, yüzme diğer spor dalları için de risk almadan uygulanabilecek aerobik ısınma sporu olarak yapılabilir. Risk almadan yapılabildiği ve birçok faydası olduğu için, diğer ısınma hareketlerinden daha iyisi yüzmeyle sağlanabilir. Ya da yapılan spor sonrasında gevşeme amaçlı yine yüzme sporundan faydalanılabilir.
İlk yüzdüğünüz anı hatırlıyor musunuz? İlk denize, yüzme havuzuna ne zaman girdiniz? Neler hissettiniz?
Biz çocukluğumuzda yüzme havuzu falan bilmezdik. Arkadaşlarla Meram Çayı’nda ya da Beyşehir’den suların salındığı ırmaklarda yüzerdik. Yüzmeyi de oralarda öğrendik. Şimdi Türkiye’de de yüzme havuzu sektörü gelişti. En ücra yerlerde bile çocuklara, gençlere bu imkanlar sunuluyor. Yüzme her yaştan, herkesin yapabileceği bir spor. Önemli olan, imkanlar ölçüsünde bu spordan yararlanmak.
Sağlık için spor ya da egzersiz yapmak da kültürel bir altyapı gerektiriyor mu? Hekimler, genel sağlık durumlarını değerlendirerek bir hastanın spor yapıp yapmadığı anlayabilir mi?
Tabi ki anlaşılır. Muayene sırasında kişinin vücut yapısı, kas kütlesini muhafaza etmiş olması, adaleleri düzenli spor yapıp yapmadığını belli eder. Kişi sporu bir yaşam tarzı haline getirmişse muayene sırasında belli olur. Ama düzensiz, kısa aralıklarla spor yapılmışsa belli olmayabilir. Kas kütlesini muhafaza etmiş, düzenli spor yapanda her türlü hastalığın daha az olduğunu, bir acil travma, yaralanma ya da herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşıldığında iyileşmenin de daha hızlı olduğunu söyleyebiliriz.
“Birçok eklem hastalığı, kalıtsal hastalık, nörolojik hastalık, hidroterapi ile tedavi edilebiliyor”
Fizik tedavi başta olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde yüzme sporu öneriliyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi de Fizik Tedavi Ünitesinde de hidroterapi havuzuyla hizmet verdiniz. Sağlık Bakanlığı bünyesinde hizmet veren hastane ve sağlık merkezlerinde bu yatırımların önemi nedir?
Son derece önemli. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Fizik Tedavi Ünitesi de bu konuda son derece deneyimli hocalarıyla hidroterapi havuzunda yıllarca tedavi hizmet verdi. Maalesef Cerrahpaşa’nın yeniden yapılanma sürecinde o binayı yıkmak zorunda kaldık. Cerrahpaşa yeniden yapılandığında fizyoterapiyle ilgili merkezimiz olacak. Yapılan bilimsel çalışmalarda birçok eklem hastalığı, kalıtsal hastalık, nörolojik hastalıkların hidroterapi ile daha kısa zamanda düzeldiği ortaya konuldu. Eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde hidroterapi ile ilgili bir birimin mutlaka olması gerekir.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde sportif faaliyetler konusunda neler yapıyorsunuz?
Her alanda çok başarılı sporcularımız var. Onlarla da ilgileniyoruz. Fakültemizin futbol takımı mevcut. Geçen sene üniversiteler arası müsabakalarda şampiyon oldu. Yine bay, bayan basketbol takımı, voleybol takımı vardı. Fakülte öğrencilerimizin oluşturduğu dans grubu var. Bu da bir nevi spor sayılabilir. Bir de yüzme takımı kurarsak bundan da mutluluk duyarız. Gençlerimizin, tüm öğrencilerimizin spor yapmalarını önemsiyoruz.
Son olarak söylemek neler söylemek istersiniz?
Spor hepimiz içim yaşam tarzı haline gelmeli. Düzenli spor yapanlar ara vermeden devam etmeli. Mesela yüzme herkesin yapabileceği sporlardan bir tanesi. Diğer sporlarla karşılaştırıldığında insan organizmasına verdiği riski sıfıra yakın. Önerilebilecek bir spor. Ama yürüme de olsa, haftanın 4-5 günü 35- 40 dakikalık tempolu egzersiz de olsa insanların spora zaman ayırması gerekiyor. Hem Dünya Sağlık Örgütü, hem uluslararası sağlık organizasyonları da haftanın 4-5 günü 35- 40 dakika tempolu yürüyüş ya da onu karşılayacak 10 bin adım önermekteler. Bunun yaşam tarzı haline getirilmesini öneriyorum.
Bir cevap yazın