BİR İÇİM SU
SPaN mimarlarının tasarladığı çağdaş havuz evi, ormanlık New England arsası ve dört bir yanını çevreleyen yemyeşil doğasıyla kusursuz bir uyum sağlıyor. Havuz mimarisinde en önemli unsurlardan biri bu bütünlüğü sağlamak…
Westport, Connecticut’taki araziyi beş yıl önce aldıklarında burada havuz falan yoktu; Kolonyal tarzda bir taş evin arkasındaki çayır ve bahçeden ibaretti. Fakat mülk sahibi aile ve hepsi de yüzücü olan, tatilleri boyunca yüzebilmek isteyen, vücutları uzun uzun kulaç atmaya alışmış dört çocukları, bahçede havuz istediklerinden kesinlikle emindiler. Ailenin babası “Hawaii’deydik ve 22 metrelik bir havuz görmüştük,” diye anlatırken tembellikle geçirilen ikindilere, çocukların güneş altında havuzda oynadığı günlere dalıp gidiyor. Evde mimari yenilikler yapma fikri buradan doğmuş.
Daha önceki evlerindeki havuz 12 metre uzunluğundaymış; yere gömülü havuzlar için standart bir uzunluk. Dahası, havuzu egzersiz ve eğlence için güzelleştirerek onu bir arka bahçe mekânına dönüştürecek, romantik ve faydalı ekstra öğelerden de yoksunmuş. Bu yüzden, yeni evlerine taşındıkları zaman sadece bir arka bahçe vahası değil bir havuz evi istemişler. Dostlarla toplaşmak için bir jakuzi, babanın deyimiyle “geceye işlevsellik kazandıracak” bir ateş yeri ve mümkünse dışarıya asacakları, Bali seyahatinden hatırladıklarına benzer bir duş yeri. Yani eksiksiz bir açık hava yaşam alanı.
Evin bulunduğu bölgenin (Connecticut kıyıları) iklimi her zaman ılıman değil. Ev sahibinin hayali bu tropik havayı bir iç-dış mekân bütünlüğü ile tüm yapıya taşımak imiş.
Ancak yapıyı çevresine uydurmak ayrı bir güçlük tabi. Herkes, yapılacak olan ilavenin yeni bir tarzda olması gerektiği konusunda hemfikirken, çayırın öte yanındaki eski, sarmaşık kaplı ev, aşırıya kaçacak bir mimari tarzla tezat oluşturacak şekilde dikiliyormuş. Neyse ki üç mimar da (Stonely, Pelsinski ve Jean-Gabriel Neukomm) her zaman yeni biçimlere açık olmayan ortamlarda tamamen çağdaş yapılar tasarlamalarıyla ün kazanmış dikkatli uygulayıcılar. “Modern olmanın anlamı üzerine uzun uzun sohbetler ettik,” diyor Stonely. Müşterileriyle görüşmeleri esnasında bu bağlam içerisinde neyin işe yarayıp yaramayacağı ve çizgiyi nerede çekmek gerektiği konusunda ortak bir anlayışa varmışlar.
Çözüm, tamamlayıcı malzeme kullanımında yatıyor. Uzun araştırmalar sonucu mimarlar, ana binanın ön cephesine tam uyan doğal taşlar bulmuşlar. Üst üste yığılan taşlardan, yapının dört köşesinde kalın sütunlar oluşturulmuş ve bir ucunda açık bir ateş yeri bulunan bir arka duvar yapılmış. Üstünde gölgelik bir çardak oluşturacak şekilde sedir kirişler muntazaman dizilmiş ve ipe kenar döşemelerinin tam ortasına su seviyesi jakuzi ve havuzunkiyle aynı olan bir çukur oturma alanı açılmış.
[one_half]
“Yerel inşaat mevzuatı arazide oluşturulabilecek fiili kapalı mekân boyutlarını sınırlandırıyordu. Bu yüzden küçük oturma odası özenle yerleştirildi. İçerisine dokuma deri bir bank, özel tasarım bir şezlong ve tik ağacı gövdesinden bir kokteyl masası kondu.” Altın rengi camdan amorf bir Jeff Zimmerman heykeli özenle sırlanmış cam duvarlar arkasından görünen taşların görüntüsünü tamamlıyor. Taş duvarların içerisinde mozaik döşeli bir duş yeri bulunuyor ve burayı gerçekten dış mekândaymış gibi gösteren, kenarları gizlenmiş bir çatı penceresiyle yağmur ve rüzgârdan korunuyor. Mimarlar özellikle bu alanla gurur duyuyor ve buradaki ışık oyunlarını nefes kesici buluyorlar. Müşteriler de hemfikir; havuz evinde en sevdikleri şeylerden biri burası olmuş. Tabii ebeveynlerin çocukların suyla oynaşmalarını izlerken içine girebilecekleri jakuzi, aileyi kışın bile buraya çeken ateş yeri ve arka bahçelerinde son derece keyifli bir tatil yerine sahip olmanın getirdiği haz ve ferahlık hissinin yanı sıra.
[/one_half]
[one_half_last]
[/one_half_last]
Bir cevap yazın